Çağrının böylesi! Mu’înüddîn-i Çeştî Hazretleri Ecmîr Raca’sını Müslüman olmaya davet etse de kabul etmez - 3

Sultan Muizzüddîn (Şihâbüddîn) Gûrî bir gün garip bir rüya görür. Hindistan’a çağrılmaktadır. Bilmez ki bu rüya sayesinde fetihten fethe, zaferden zafere koşacaktır.
ÖMER ÇETİN ENGİN / İLAHİYATÇI - Muînüddîn-i Çeştî hazretleri aldığı mânevî işâret üzerine Hindistan’a gelir ve Ecmîr denilen yere yerleşir. İnsanlar onun elinde hidayet bulmaya başlar. Fakat saltanatının gideceğinden korkan Raca (prens) ona engel olmak için her çareye başvurur. Bu büyük veli yine de ona talebelerini gönderip İslam’a gelmesini teklif eder. Kabul etmez. Talebeler gelip durumu Muînüddîn-i Çeştî hazretlerine bildirince gözlerini yumup bir müddet öylece durur. Sonra “Eğer bu bedbaht kimse, Allahü teâlâya iman etmezse, onu İslâm ordusunun askerlerine teslim ederim” buyurur. Aradan kısa bir müddet geçer. Gerçekten İslâm ordusu Ecmîr’e gelir.
RÜYAYLA GELEN ZAFERLER
Sultan Muizzüddîn (Şihâbüddîn) Gûrî, Horasan’da bulunduğu sırada, rüyâsında Muînüddîn-i Çeştî hazretlerini görür. Onun huzurunda edeble ayakta durmaktadır. Muînüddîn-i Çeştî ona “Şihâbüddîn! Allahü teâlâ sana Hindistan sultânlığını ihsan etmiştir. Hemen bu tarafa doğru harekete geç! Bedbaht Raca’yı tutup, cezâsını ver” buyurur. Uyanınca hayrete düşen Sultan Şihâbüddîn, rüyasını fazilet sâhibi alimlere anlatıp, tabirini sorar. Alimler, “Sana müjdeler olsun ey Sultan Şihâbüddîn, oraları fethedeceksin! Endişelenme, gönlünü hoş tut. Muînüddîn-i Çeştî hazretleri sana himmet edecek” derler.
ASIRLAR BOYU SÜREN HİZMET
Bunun üzerine Sultan Şihâbüddîn, ordusunu alıp, Hindistan’a hareket eder. Ecmîr racasının ordusuyla karşılaşır. Şiddetli savaşlar olur ve neticede sultan galip gelir. Muînüddîn-i Çeştî hazretlerinin himmetiyle zaferden zafere koşarlar. Ecmîr’den Dehli üzerine yürüyen İslâm ordusu, Raca Pethûra’nın ordusunu da mağlup edip, kendisini esir alırlar. Sultan Şihâbüddîn, saltanat tahtına oturur.
Sultan dört veya beş sene kadar Hindistan’da kaldıktan sonra Gazne’ye döner. Muînüddîn-i Çeştî hazretlerinin himmet ve tasarruflarıyla, İslâmiyet, Hindistan’da her tarafa yayılır. Pekçok insan küfür hastalığından kurtulup, müslüman olmakla şereflenir. Bu büyük veli ve talebeleri ve bunların da talebeleri, Hindistan’da asırlarca İslam’a hizmet ederler.
HAYDİ NİYETİNİ SÖYLE
Bir gün Muînüddîn-i Çeştî’nin (rahmetullahi aleyh) huzuruna biri gelir. Edebli bir tavırla oturup “Çoktan beri sizin sohbetinize kavuşmak isterdim, hamdolsun ki bugün bu büyük saadet nasib oldu” der. Adamın bu sözü üzerine, Muînüddîn-i Çeştî ona doğru bakıp tebessüm eder ve “Haydi, buraya ne maksatla gelmişsen onu yapsana!” karşılığında bulunur. Adam bu sözü işitince, maksadının anlaşıldığının farkına varıp, şiddetle titremeye başlar. Ve yalvarır, “Ey efendim! Beni bir kimse buraya sizi öldürmem için gönderdi. Siz onu da kerametinizle bilirsiniz. Benim, aslında size bir kastım ve düşmanlığım yoktu” der. Sonra elini koynuna sokup bir bıçak çıkarır ve orada bulunanların önüne atar. Muînüddîn-i Çeştî hazretlerinin ayaklarına kapanarak “Bana dilediğiniz cezayı verin!” dese de büyük veli “Bizim yolumuzda, bize kötülük yapana biz iyilik yaparız!” buyurur onu yerden şefkatle kaldırır. Bu adam yüce veliye talebe olur. (devam edecek)