Hindistan’da medfun bulunan büyükler büyüğü Mu’înüddîn-i Çeştî Hazretleri -1

Kaynak: Türkiye Gazetesi
- Güncelleme:
Hindistan’da medfun bulunan büyükler büyüğü Mu’înüddîn-i Çeştî Hazretleri -1
Yaşam Haberleri  / Türkiye Gazetesi

Mu’înüddîn-i Çeştî hazretlerinin doğum gününde kabri ziyaretçi akınına uğramaktadır. Bu büyük Allah dostunu sadece Müslümanlar değil farklı dinden insanlar da ziyaret etmekte ve bereketlenmek istemektedir.

ÖMER ÇETİN ENGİN / İLAHİYATÇI - 1990’lı yıllarda Türkiye gazetesi, yani gazetemiz İslâm Âlimleri Ansiklopedisi diye 18 ciltlik eser yayınlamıştı. Bir hazinedeydi. Bu muhteşem eseri şimdi internette de bulmak mümkün. İşte bu ansiklopedide Mu’înüddîn-i Çeştî hazretlerinin (kuddise sirrehül aziz) hayatını okuduğumda hayran kalmıştım. O kadar uzaktaydı ki mübareğin kabri. Türkiye neresi Hindistan neresi, gidip görmek nasip olur mu ki! 

Bu büyük velinin hayatı okunduğunda nasipli kullar duygulanır, büyük bir muhabbet besler. Kendilerinin yaşayışları, insanların hidayeti için verdikleri mücadele, dünyadan kesiklikleri hayatını anlatan satırlar arasından bile sezilebilir. Dedik ya, nasip olsun yeter ki!

2016 YILINDA ZİYARET 

O yıllarda hayatını okuduğum bu büyükler büyüğü zatın kabrini 2016 yılında, yani 26 yıl sonra ziyaret edeceğimden haberim yoktu elbette. Ecmir’e gittiğimizde kabrin etrafının ana baba günü olduğunu gördük. Türbesinin hizmetini torunlarının yaptığı söylendi. Onlarla da tanıştık. Ve aldığımız bir bilgi bizi hayretten hayrete düşürdü: Mu’înüddîn-i Çeştî hazretlerinin kabri her gün ziyaret ediliyor. Sadece doğum gününde bir milyondan fazla insan türbeye akın ediyor. Evet evet, bugün de bu durum böyle... Ve sadece Müslümanlar da değil, her dinden insanlar bunlar... Hatta Hindular da...

SEVGİ KALPTEN KALBE

Bu yazı dizimizi de bu mübarek zatın daha çok insan tarafından bilinmesi ve sevgisinin kalplere girmesi için hazırlamak istedik. Çünkü hadîs-i şerîfte, “Kişi sevdiği ile beraberdir” buyuruluyor. 

Hindistan’da yetişen evliyânın büyüklerinden olan bu müstesna insanın asıl ismi, Hasen bin Gıyâsüddîn Hüseyn el-Hüseynî. Mu’înüddîn ise lakabı. Daha çok bu isimle tanınıyorlar. 1136 senesinde doğmuşlar. 1236 senesinde Ecmîr’de vefat etmişler. Yani Osmanlı İmparatorluğu henüz kurulmadan önce yaşamışlar. Aradan 800 sene geçmiş! Ve hâlen daha her kesimden insan kabrine koşturuyor. 

ÖLÜM ONLAR İÇİN NURA SÜZÜLMEK

Vefat etmek... Ne olduğunu biliyoruz. Ölmek... Ama bilmediğimiz incelikler var. Bu büyüklerin vefatı için şöyle bir söz söylenir: Toprak perdesinin altındaki nura süzüldü... Ne ince, rikkat dolu bir ifade biçimi. Mübareğin soyu Peygamber Efendimize ulaşıyor, yani seyyid. Horasan’da büyüyüp yetişir. 

BİR PARÇA EKMEK NELERE SEBEP OLDU

On bir yaşında babasını kaybeder. Kalan miras üç kardeş arasında taksim edilir. Minik Hasen’e babasından bir bağ düşer. Onunla uğraşırken bir gün hayatını değiştirecek hadiseyi yaşar. Bağda otururken bir meczup yanaşır. Adı İbrâhim Kandûzî’dir. Ehl-i sünnet âlimlerinin yazdıkları kitapların sağlamlığına bakınız ki bir meczubun adı bile itina ile kaydedilip bizlere kadar ulaştırılmıştır. (devam edecek)

Kaynak: Türkiye Gazetesi

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...