İnşirah Suresi okunuşu ve faziletleri, ne zaman okunmalı?   

Kaynak: Türkiye Gazetesi
- Güncelleme:
İnşirah Suresi okunuşu ve faziletleri, ne zaman okunmalı? 

 
Yaşam Haberleri  / Türkiye Gazetesi

Kalpleri ferahlatan, sıkıntıları gideren surelerin başında sayılan İnşirah Suresi Kur’an-ı Kerim’in son cüzünde yer alır. Okunması ve ezberlenmesinin pek çok faydaları bulunan sure, derin anlamları ve indiriliş şekliyle de İslam’da önemli bir yere sahiptir. İnşirah Suresini hangi zamanlarda okumak gerekir? İşte İnşirah suresi okunuşu, anlamı ve tefsiri…

İslam kültüründe bir kimse sıkıntıya düştüğünde, canı sıkıldığında, kalbinde ve ruhunda bir daralma hissettiğinde ona İnşirah Suresini okuması tavsiye edilir.

Sebebi ise Peygamber efendimiz Muhammed aleyhisselamın başından geçen “şakk-ı sadr (göğsün yarılması) hadisesi ve ayet-i kerimelerde Allahü tealanın yaptığı tavsiyelerdir.

İnşirah Suresi okunuşu ve faziletleri! Derin anlamıyla birlikte bu sure ne zaman okunmalı? 

  - 1. Resim

İNŞİRAH NE DEMEKTİR? ANLAMI NEDİR?

Arapçada “şerḥ” kelimesinden türeyen “inşirah” genişletmek, açmak, açıklamak, iç açılması, gönülde duyulan ferahlık demektir.

Kur'ân-ı kerîmin doksan dördüncü sûresi olan İnşirah suresi, Mekke'de nâzil oldu (indi). Sekiz âyet-i kerimeden oluşmaktadır.

Muhammed aleyhisselamın kalbinin açılma hadisesine işâret edildiğinden, Sûret-ül-inşirâh denilmiştir. İnsanoğlunun hayâtı ve çalışmanın esas olduğu bildirilmektedir.


İnşirah Suresi okunuşu ve faziletleri! Derin anlamıyla birlikte bu sure ne zaman okunmalı? 

  - 2. Resim

İNŞİRAH SURESİNİN FAYDALARI VE FAZİLETLERİ

Hadis-i şerifte “Kim İnşirah suresini okursa, sanki ben elemli iken bana gelip, beni ferahlandırmış gibi olur” buyurulmuştur.

İnşirah suresi psikolojik olarak okuyanlara ferah verir, rahatlatır, sıkıntılı halini giderir.

Şakk-ı Sadr yani göğsün yarılması hadisesi ve Allahü tealanın bu suredeki emirleri sebebiyle faziletleri bulunur.


İnşirah Suresi okunuşu ve faziletleri! Derin anlamıyla birlikte bu sure ne zaman okunmalı? 

  - 3. Resim

ŞAKK-I SADR GÖĞSÜN YARILMASI OLAYI

Sevgili Peygamberimizin başından geçen ve Kur’ân-ı kerîmin İnşirah sûresin ilk âyet-i kerîmesinde bildirilen hâdiseye “Şakk-ı sadr” yâni göğsünün yarılması denir.

İnşirah suresi ile atıf yapılan, siyer kitaplarındaki bu mucizevi olay süt annesi Halîme Hâtûn tarafından şöyle anlatılmaktadır:

“Server-i âlem (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gün; “Gündüzleri kardeşlerim görünmezler. Sebebi nedir?” diye sorunca; “Koyun gütmeye giderler. Eve, ancak gece gelirler” dedim.

Bunun üzerine, “Beni de onlarla beraber gönder. Ben de koyun güdeyim” dedi. Bahaneler bulup nice özürler söyledim. Sonunda gönlünün razı olması için; “Peki” dedim.

Ertesi gün Mübârek saçlarını taradım. Elbiselerini giydirip süt kardeşleriyle beraber gönderdim. Bir kaç gün gidip geldi.

Bir gün süt kardeşi Şeymâ kırdan geldiğinde; “Gözümün nuru oğlum Muhammed nerededir?” diye sordum. “Sahradadır” dedi.

“Ciğerimin köşesi bu sıcağa nasıl dayanıyor?” diye sorduğumda, Şeymâ; “Ey anneciğim! O’na asla zarar gelmez. Zîrâ, başı üzerinde bir bulut, devamlı O’nunla hareket etmekte; böylece güneşin sıcağından korunmaktadır” cevâbını verdi.

“Neler söylüyorsun? Bu söylediklerin hakîkaten doğru mudur?” dediğimde, yemîn etti. Ancak o zaman rahatladım.

İnşirah Suresi okunuşu ve faziletleri! Derin anlamıyla birlikte bu sure ne zaman okunmalı? 

  - 4. Resim

Yine bir öğle vakti süt kardeşi Abdullah bana gelip; “Anneciğim! Acele koşun!… Kureyşî kardeşimle beraber koyun güdüyorduk. Ansızın yeşiller giymiş üç kimse geldi. Kardeşimi yanımızdan alıp dağın başına götürdüler. Arkası üzere yatırıp bıçak ile karnını yardılar. Haber vermek için geldiğimde oradaydılar. Kardeşimin sağ kalıp kalmadığını bilemiyorum” dedi.

O ânda kan beynime sıçradı. Sür’atle oraya geldik. O’nu gördük. Hemen Mübârek yüzünü başını öpüp; “Ey gözümün nûru! Ey âlemlere rahmet oğlum! Bu nice hâldir? Ve başına gelen nedir? Seni kim rahatsız etti?” diye sordum.

O da; “Evden çıktıktan sonra yeşil elbiseli iki kimse gördüm. Birinin elinde gümüşten bir ibrik, birinin elinde yeşil zümrütten bir leğen vardı. Leğen, kardan beyaz bir şey ile dolu idi. Beni dağ başına götürdüler. Biri, arkam üzere yatırdı. Ben seyrederken göğsümü göbeğime kadar yardı. Hiç acı ve elem duymadım. Elini sokup içinde ne varsa çıkardılar. O beyaz şey ile yıkayıp yerine koydular. Biri diğerine; “Kalk, ben de hizmetimi yerine getireyim” dedi ve elini sokup yüreğimi çıkardı. İki parça etti ve içinden siyah bir şey çıkarıp attı. Ve; “Senin vücûdunda şeytanın nasîbi bu idi. Çıkarıp attık. Ey Allahü teâlânın sevgilisi! Seni vesveseden ve şeytanın hîlesinden emîn ettik” dedi. Sonra yüreğimi kendi yanlarında olan latîf ve yumuşak bir şey ile doldurdular. Nûrdan bir mühürle mühürlediler. Hâlen o mührün soğukluğu, bütün azalarımda mevcuttur. Onlardan biri, elini yarılan yere koyunca yaram iyileşti. Sonra beni ümmetimden on kişi ile tarttılar, ben ağır geldim. Bin kimse ile tarttılar yine ağır geldim. Bunun üzerine onlardan biri diğerine; “Artık onu tartmayı bırak. Vallahi O’nu bütün ümmetiyle bile tartacak olsan, ağır gelir” dedi. O zaman her biri elimi ve yüzümü öptüler ve beni burada koyup gittiler” dedi. Yarılan yer, mübârek göğsünde belli idi.”

Halîme Hâtun, dört yaşından sonra O’nu Mekke’ye götürüp annesine verdi.

Dedesi Abdülmuttalib, Halîme Hâtun’a çok büyük hediyeler verip ihsânda bulundu. Halîme Hâtun O’nu Mekke’ye bırakınca, ayrılığının acısını; “Sanki canım ve gönlüm de O’nunla birlikte kaldı” sözleri ile dile getirmişti.

(Ahmed bin Hanbel, Müsned, III, 121; İbni Hişâm, Sîret, I, 164-165; Süheylî, Ravd-ül-ünf, II, 167. İmam, İki Cihan Güneşi Hazreti Muhammed’in Hayatı, Prof. Dr. Ramazan Ayvallı)


İNŞİRAH SURESİNİN OKUNUŞU

İnşirah suresi Kur'an-ı Kerim'deki aslı ve okunuşunun latin harfleriyle yazılı hali şu şekilde:

İnşirah Suresi okunuşu ve faziletleri! Derin anlamıyla birlikte bu sure ne zaman okunmalı? 

  - 5. Resim

Elem neşrah leke sadrak(e)

Ve vada’nâ ’anke vizrek.

Elleziy enkada zahrek.

Ve refa’nâ leke zikrek.

Feinne me’al’usri yüsrâ.

İnne me’al’usri yüsrâ.

Feizâ ferağte fensab.

Ve ila Rabbike ferğab.

İNŞİRAH SURESİNİN MEALİ

İnşirah suresi meali müfessirler tarafından şu şekilde yapılmıştır:

  • (Ey Resûlüm),senin (hakka yalvarman ve halkı davet etmen için,) göğsünü açıp genişletmedik mi?
  • Senin (belini büken) yükünü (veya günahını) üzerinden almadık mı?
  • O (yükveya günah) ki, sırtına ağır gelmişti
  • Senin şânını (nübüvvetle, sana yapılan itâatin bana yapılacağını bildirmekle, mü'minlere salevât getirmeyi emretmekle, ismini kendi ismimle beraber ezan, ikâmet, teşehhüd, hutbeve diğer yerlerde zikretmekle) yükseltmedik mi?
  • Muhakkak (gönül darlığının, belini büken yükün, kavminin hakkı kabul etmeyişi ile zâtına ve Müslümanlara yapılan ezaların verdiği her)zorlukla beraber (göğsünü genişletmek, yükünü almak, hidâyet ve tâatte başarılı kılmak gibi) bir kolaylık vardır.
  • Evet, muhakkak zorlukla (darlık ve sıkıntıyla) beraber bir kolaylık(genişlik ve zenginlik) vardır.
  • O hâlde (tebliğden veya savaştan yahut namazdan veyahut dünya işlerinden)boş kaldın mı, yine kalk (hemen dua ile veya farz namazla yahut gece namazı ile veyahut başka dünya işiyle)
  • (Her işinde) ancak Rabbine rağbet et (O'na yönel ve O’na yalvar).

İNŞİRAH SURESİNİN TEFSİRİ

İslam alimleri arasında Kadı Beydavi, Ebussuud Efendi, Fahreddin Razi tefsir kitaplarında İnşirah suresi hakkında şu izahatı yapmışlardır:


İnşirah Suresi okunuşu ve faziletleri! Derin anlamıyla birlikte bu sure ne zaman okunmalı? 

  - 6. Resim

Rahmân (ve) rahîm (olan) Allah’ın ismiyle.

94/1. (Ey Resûlüm), senin (hakka yalvarman ve halkı davet etmen için,) göğsünü (kâfirlerin zâtına ve Müslümanlara yönelik işkence ve eziyetlerin sebep olduğu keder ve üzüntünü kaldırmak veya toplumun Müslümanlara karşı uyguladığı tecrît ve yalnızlığa mahkûm etme politikasından kaynaklanan sıkıntını gidermek yahut vahyi alırken çektiğin güçlüğü hafifletmek veyahut mi’râc gecesinde kalbini çıkarıp yıkamak ve içine îman, ilim, hikmet ve marifet koymak suretiyle) açıp genişletmedik mi?

Beydavi Tefsiri İnşirah suresi içindeki bu ayeti kerimeyi şöyle tefsir ediyor:

"Senin göğsünü açmadık mı?” genişletip de hakka yalvaracak ve halkı davet edecek şekilde genişletmedik mi, demektir. Bu sebeple o (Peygamber aleyhis-salâtü ves-selâm) Hakka niyaz etmekle insanlardan gâip, davet itibarı ile de aralarında hazır idi.

Ya da içine hikmetler koymak ve ondan cahilliğin darlığını gidermekle genişletmedik mi?

Yahut sana zor gelmişken vahiy almayı sana kolaylaştırmadık mı? Bunun şu olaya işâret olduğu da söylenmiştir:

Rivâyete göre Cebrâîl aleyhisselâm Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem'e çocukluğunda yahut miraç öncesinde geldi; kalbini çıkarıp yıkadı. Sonra da onu îman ve ilimle doldurdu. Belki bu (göğsün genişletilmesi) geçenlere benzeyen şeylere işarettir. İstifhamın manası da göğsün genişleme inkârını reddir, bu da olumluyu mübalağa etmek içindir (gerçekten göğsü genişletilmiştir). Bunun içindir ki:

(Konu ile ilgili âyet-i kerîmelerde şöyle buyrulur:

Allah kimi hidâyete erdirmek isterse [kim irâdesini İslâm’dan yana kullanır, hidâyet yolunu seçerse], onun göğsünü İslâm'a açar [hidâyetini yaratıp İslâm nûru ile kalbine genişlik verir]. Kimi de saptırmak isterse [kim irâdesini İslâm’a karşı kullanır, küfür yolunu seçerse], onun da [küfrünü yaratır ve] kalbini daraltıp sıkıştırır. [En'âm, 6/125].

Allah'ın, göğsünü İslâm'a açtığı [İslâm nûru ile kalbine genişlik verdiği] kimse, Rabbinden bir nûr üzerinde değil midir? [İslâm’a karşı geldiklerinden dolayı kalbini mühürlediği kişi gibi olabilir mi?] Zümer 39/22.)

94/2. Senin (belini büken) yükünü (veya günahını) üzerinden almadık mı?

94/3. O (yük veya günah) ki, sırtına ağır gelmişti

(Müfessirler 94/2 âyetinde geçen “vizr” kelimesine şu manaları vermişlerdir:

  1. Yük.
  2. Nübüvvet öncesinde nâil olduğu nimetlere nasıl şükredeceğini bilememenin verdiği sıkıntı, yük.

Peygamber “aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm”, peygamberlik gelmeden önce o mükemmel aklıyla, Allahü teâlâ'nın, kendisine büyük nimetler verdiğini düşünüyordu. Kendisini yoktan var ettiğini, hayat, akıl ve benzeri nimetler verdiğini görüyordu. Allah'ın verdiği bu nimetler karşısında beli bükülecek derecede utanıyor ve O’na itâatin ne şekilde olacağını bilemiyordu. Fakat ne zaman ki, kendisine vahiy ve peygamberlik gelip de, Rabbine nasıl ibâdet etmesi gerektiğini öğrenince, utancı azaldı ve sırtındaki yük hafifledi. Çünkü insanın, bir nimete, bir iyiliğe karşılık hizmette bulunduğu zaman rahatladığı görülür. Bk. Râzî.

  1. Câhiliyye devrinin ağırlıkları.
  2. Tebliğ zamanına kadar olan risâlet yükü (Bk. Râzî ve Kurtubî).
  3. Günah.

Peygamber “aleyhisselâm”ın üzerinde peygamberlikten önceki döneme ait câhiliyye hâlleri vardı. O bunlardan çok rahatsızlık duyuyordu. Her ne ka­dar Hazret-i Peygamber, o dönemde dahi bir puta ve heykele asla ibâdet etmemişse de, kavminin yaptığı pek çok işi yapmıştı. İbn Abbâs, Katâde, Hasen ve Dahhâk şöyle demişlerdir: “Peygamber aleyhisselâmın kendisine ağır gelen bir takım günahları [zelle veya en uygun olanını yapmama gibi hataları] vardı. İşte Allah, bütün bu gü­nahları [hataları] ona bağışladı.”

Bu durumda âyet, “Biz, câhiliyye dönemine âit günahlarının [hatalarının] ağırlığını üzerinden kaldırdık.” şeklinde olmaktadır. Nitekim âyet-i kerimede:

[Ey Resûlüm,] böylece Allah, senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlar.” [Feth 48/2] buyrulmuştur.

Ancak çoğu müfessirler, 94/2 [İnşirâh sûresinin ikinci] âyetinde geçen “vizr”i, günah ile değil de yük ile açıklamayı birinci derecede tercih olarak almışlardır. Bk. Beydâvî, Râzî, Kurtubî ve Z. Mesîr.

Peygamberlik dönemi ile ilgili olarak da âlimler şöyle demektedirler:

Peygamber “sallallahü aleyhi ve sellem”in her sözü, vahiy ile değildi. “O, hevâdan [arzusuna göre] konuşmaz. Onun konuşması ancak bildirilen bir vahiy iledir [Necm 53/3-4] meâlindeki âyet-i kerîmeler, Kur’ân-ı Kerîm içindir. Her sözü, vahiy ile olsaydı, bazı sözlerine Allahü teâlâ yanlış demezdi. Nitekim: “Allah seni affetsin! Doğru söyleyenler sana iyice belli olup, yalan söyleyenleri bilmeden önce, niçin onlara izin verdin [Tevbe 9/43]?” âyetiyle hatâ ettiği, fakat bu hatâsının af edildiği bildirilmektedir. Çünkü bir Peygamberin yanlış yolda kalması câiz değildir. Yanıldığı vahy ile hemen bildirilir. Bk. A. Fârûkî, M. II/96.)

94/4. Senin şânını (nübüvvetle, sana yapılan itâatin bana yapılacağını bildirmekle, mü'minlere salevât getirmeyi emretmekle, ismini kendi ismimle beraber ezan, ikâmet, teşehhüd, hutbe ve diğer yerlerde zikretmekle) yükseltmedik mi?

94/5. Muhakkak (gönül darlığının, belini büken yükün, kavminin hakkı kabul etmeyişi ile zâtına ve Müslümanlara yapılan ezaların verdiği her) zorlukla beraber (göğsünü genişletmek, yükünü almak, hidâyet ve tâatte başarılı kılmak gibi) bir kolaylık vardır.

94/6. Evet, muhakkak zorlukla (darlık ve sıkıntıyla) beraber bir kolaylık (genişlik ve zenginlik) vardır.

(Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh, Ömer b. el-Hattâb “radıyallahü anh”a yazdığı mektubunda kala­balık Bizans ordusundan ve onlardan korktuğundan söz etmişti. Hazret-i Ömer ona şunları yazdı: “Bir mü'min bir zorluk ve sıkıntı ile karşılaşacak olursa, mutlaka ondan sonra yüce Allah, ona bir kurtuluş tak­dir eder ve hiçbir zaman bir zorluk, iki kolaylığı yenemez. [Hâkim, Müstedrek, II, 575] Yüce Allah bir âyet-i kerîmede şöyle buyurmaktadır: Ey îman edenler! Sabredin, sabır yarışı yapın [düşmanlarınızdan daha sabırlı olun] ve ribâtta [savaşa hazır durumda, nöbette] bulunun. Allah'tan korkun ki kurtuluşa eresiniz [Âl-i İmrân, 3/200]).”

Dünya hayatında mü’minlerin karşı karşıya kaldığı zorluklarla birlikte âhirette de bir kolaylık vardır. Bazen dünyadaki kolaylık ile âhiretteki kolaylık bir arada bulunabilir.

Dünya hayatına dâir bütün bu lü­tuf ve ihsanlar, her ne kadar Peygamber “aleyhisselâm”a mahsus ise de, bunun kapsa­mına yüce Allah dilediği takdirde ümmetinden diledikleri de girer [Kurtubî].

Âyetteki iki kolaylık ile, dünya kolaylığı [beldelerin kolayca fethedilişi] ve âhiret kolaylığı [cennet mükâfâtının elde edilişi] kastedilmiştir. Delili ise, Cenâb-ı Hakk'ın, “[Ey Resûlüm, münâfıklara] söyle ki: Siz bizde iki güzelliğin [zafer ve şehitliğin] birinden başkasını mı gözetiyorsunuz? [Tevbe 9/52] âyetidir ki, bu iki güzel şey, zafer kazanmanın güzelliği ile, ölüm hâlinde cennet mükâfâtının elde edilmesidir. Bk. Râzî.)

94/7. O hâlde (tebliğden veya savaştan yahut namazdan veyahut dünya işlerinden) boş kaldın mı, yine kalk (hemen) yorul.

Yani tebliğden, yahut gazadan boş kaldığında, hemen ibadete koyul ve sana bahşettiğimiz eski nimetlere ve vaad ettiğimiz pek yafan, nimetlere şükür yetiştir.

Diğer bir görüşe göre ise, namazını bitirdiğinde duaya koyul.

Bir diğer görüşe göre ise, dünya işlerinden boş kalınca, namaza koyul.

Ve yalnız Rabbine niyazda bulun; başkasından bir şey isteme; zîrâ senin yardımına ancak o gelebilir. (Beydavi, Ebussuud Tefsiri)

94/8. (Her işinde) ancak Rabbine rağbet et (O'na yönel ve O’na yalvar).

"Sadece Rabbine rağbet et” ondan istemekle, başkasından isteme. Çünkü arzunu tek başına yerine getirecek olan odur. Ferağğib şeklinde de okunmuştur ki, insanları ondan sevap istemeye teşvik et, özendir, demektir. (Beydavi)

Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'den: Kim Elem-neşrah leke sûresini okursa, ben üzgünken bana gelmiş ve beni neşelendirmiş gibi olur.

***

İnşirah suresi hakkında İslam alimlerinin de çeşitli sözleri bulunuyor.

"İlaçların en iyisi Kur’an-ı kerimdir" hadis-i şerifiİnşirah suresi gibi bütün sureler maddi manevi hastalıklar için ilaç oluyor.

Yine hadis-i şerifte "Kur’an-ı kerimden şifa beklemeyen, şifaya kavuşamaz." [Deylemi] buyruluyor. Bu yüzden İnşirah suresi gibi hangi sure okunursa okunsun kişinin buna inanması, doğru itikat üzere olması bildiriliyor.

Kaynak: Türkiye Gazetesi

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...