İspanya’dan girdi Fransa’dan çıktı... Avrupa’ya son dini ulaştıran büyük komutan: Tarık bin Ziyad

Kaynak: Türkiye Gazetesi
- Güncelleme:
İspanya’dan girdi Fransa’dan çıktı... Avrupa’ya son dini ulaştıran büyük komutan: Tarık bin Ziyad
Yaşam Haberleri  / Türkiye Gazetesi

Tunus’tan orduyu İspanya sahillerine taşıyan gemileri geri yollar ve askerlerine şunları söyler: Artık dönüşümüz yok, önümüz düşman, arkamız derya. Bu yarımadada cimrilerin sofrasındaki yetimler gibiyiz..

ÖMER ÇETİN ENGİN / İLAHİYATÇI - Tarık, Ziyad adlı bir Berberî’nin oğludur. Babası, Musa bin Nusayr’a satılan adsız sansız bir köledir. Ancak sahibine sadakatle bağlanır, azad edilmesine rağmen eşiğinden ayrılmaz. Musa bin Nusayr, kölesinin zeki ve sevimli oğlu Tarık’ı torunlarından ayırmaz. Zaman zaman minikleri etrafına toplar, Âlemlerin Efendisi’nden (sallallahü aleyhi ve sellem) ve şanlı eshabından (aleyhimürrıdvan) konuşurlar. Tarık, Asr-ı saadet yıllarına ait menkıbeleri adeta ezberler, aşkı, vecdi, gayreti artar. Dört halifeyi, Halid bin Velidleri, Sad bin Ebî Vakkasları, Ubeyde bin Cerrahları dinledikçe yüreği yuvasına sığmaz. 

İşte gün gelir İslâm’ı Avrupa’da yayma şansı yakalar. 

Vali Musa, genç Tarık’tan ordular yenmesini, şehirler almasını beklemez, sadece İspanya’nın nabzını tutmasını arzular, o kadar. Onları dört gemi ve yedi bin askerle Endülüs’e uğurlar. 

RÜYADAKİ MÜJDE

Bu küçük donanma İspanya’ya doğru akarken genç mücahidi hafif bir uyku hâli kaplar. Rüyasında Server-i Kâinat’ı görür ki Eshâbıyla birlikte kılıçlarını kuşanmış, cenge hazırlanmaktadırlar. Fahr-i âlem ona gülümser ve “Ey Târık!.. Yoluna devam et” buyururlar. Genç mücahid uyanınca nasıl ferahlar anlatılamaz, içi gök gibi genişler, yüreğine ırmaklar akar. Artık hiçbir endişesi kalmaz, acabalarını siler atar. 

O sefere memurdur, zafer Allahü teâlâdan. 

Kaldı ki aralarında Müneyzir el-Yemânî (radıyallahü anh) gibi bir sahabe ve tabiinden Haneş San’âni, Ebû Abdurrahman Hubuli, Abdullah bin Şimaset ve İyâz bin Ukbe hazretleri vardır, onlarla omuz omuza cihada çıkmanın şerefi yeter de artar...

MAKSADI CİHAD 
TARIK BİN ZİYAD

Hicri 82... 
İspanya... 

Çırpınan dalgalar, çığlıklanan martılar ve yosun kokulu rüzgâr... 

Ülkenin gemiye ve gemiciye hasret körfezlerinden birine (el-Büheyra) dört yelkenli demir atar. İnce zırhlı, ak sarıklı savaşçılar sessiz sedasız sandallara biner kumsala ulaşırlar. 

Genç komutan son kayığın da yükünü boşaltmasını bekler ve gemicileri “gerisin geri” Tunus’a yollar. Kaptanlar üç beş tayfayla yelken açar, gitgide ufalır ve yok olurlar. 

Askerler içinde “Ama... Fakat...” diye fısıldayanlar çıkar. Tarık gür ve kararlı bir sesle “Kardeşlerim!” der, “Farz edin ki gemiler yandı. Artık dönüşümüz yok, önümüz düşman, arkamız derya. Bu yarımadada cimrilerin sofrasındaki yetimler gibiyiz, ancak gün gelecek bizden sorulacak. Biliyorum kolay şey değil ama size yakışan çile ve sabırdır anca. Eğer küffara ölümüne saldırmazsak, cesaret kazanır, bizi boğmaya kalkar. Benim durumum da sizden farklı değil, sıkıntılara katlanmazsak meyvelerini toplayamayız. En ucuz malın can olduğu bu pazarda kendimi sakınmayacağım. Savaşta, sizden önde olacak, fırsatını buldum mu ordugâha dalacağım. Eğer hedefe varamadan şehit olursam, içinizden birini komutan seçip etrafında toplanın. Halifemiz bu güç görevi size verdi, itimadını boşa çıkarmayın. Size iki kelimelik bir nasihatim var: Cihaddan ayrılmayın!..”

12 BİN MÜCAHİDE KARŞI
100 BİNLİK ORDU

Bu hitap mücahidleri çok heyecanlandırır, o hızla Carteya ve Algeziras (el-Cezire) kentlerini alırlar. Kral Rodriguez (Rodrik) olup biteni duyunca çok kızar, Franklarla anlaşır, muazzam bir ordu üstlerine yürür ve hiçbir anlaşma teklifine yanaşmaz. Mücahidlerin sayısı aldıkları takviyeye rağmen 12 bine varmaz. Buna rağmen yılmaz, yıkılmaz, barbarlıkları ile tanınan Vizigotları Rio Barbeta’da (Vadi-i Lekke) karşılarlar. Üzerlerine gelen ordu yüz bini aşmış kimin umurunda? Tam yedi gün dayanıp hasımlarını yorar, sekizinci gün ok gibi merkeze saplanırlar. Târık bin Ziyâd tahtırevana kurulan Kral Rodrik’i muhafızların şaşkın bakışları arasında paralar. Vizigotlar donar kalır, ipi kopmuş gerdanlık gibi dağılırlar. Ziyad oğlu Tarık, panikleyen düşmana nefes aldırmaz, ayakta kalanları bitirinceye kadar kovalar. Reyyo, Gırnata ve Tuleytula’ya (Toledo) sancak asarlar, 3,5 asırlık Got hâkimiyeti çatırdamaya başlar.

DURUN DENMESE...

Musa bin Nusayr ise, Şuzûne ve Karmûne şehirlerini alarak Kurtuba yolunu açar. İşbiliyye, Marida, Orihuela hattında fethetmedik belde bırakmaz. 

Mücahitler, Rodrik’in sarayına girince pencereyi açar. Ayaklar altında yayılan Toledo şehrine ibretle bakarlar. Bir yanda bahçeler, bağlar, şirin kasrlar öte yanda karakollar, zindanlar. Kralın yalakaları saraylarda eğleşir, asiler dehlizlerde inleşir. Peki arası? Siyah, ya da beyaz... Burada gri bulunmaz!

Tarık bin Ziyad, Medinetü’l-Mâide’de (Sofra Şehri) Süleyman aleyhisselâmın sofrasını ele geçirir ki yeşil zümrütten mamûl inci, mercan ve yakutla bezelidir.  360 ayağı vardır, iri elmaslar göz kamaştırır. 

SIRA FRANSA’DA

Sonra Musa bin Nusayr’la birlikte Saragoza’yı alırlar. Tarık önden gidip kapıları kırar, Musa fethi tamamlar. Bu ikili bir anda Barselona’ya dayanırlar. Ancak yıllardır sırtı yatak görmeyen askerler yorulmuştur, bırakırlar. Yoksa bu hızla

Roma’ya varırlar. Düşünün sadece iki yıl içinde Pireneleri aşmış, Fransa’ya ulaşmıştırlar. 

Halife Velid bin Abdülmelik koca İspanya’nın bu kadar kolay ele geçmesini anlayamaz, tuzağa düşmekten korkar. Musa bin Nusayr ve Tarık bin Ziyad’ı Şam’a çağırıp vaziyeti sorar. Onlar da olup biteni anlatırlar. Başşehirdeki kurmayların kanaati “durmasını bilmekten” yanadır ve cenge “şimdilik kaydıyla” nokta koyarlar. 

İkisinin de gönlü İspanya’da kalır ama bir daha oralara dönmek nasip olmaz. Hele Halife değişince Avrupa programı büsbütün aksar. Musa bin Nusayr hacca niyetlenir ve Medine civarlarında (Vadi-i Kur’a’da) vefat eder. Onu münevver beldede verirler özlediği toprağa. 

Kendi hâlinde bir hayat süren Tarık bin Ziyad ise Şam’da yatar, makamı ali ola. (H. 88)

Kaynak: Türkiye Gazetesi

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...