Son dini o müjdeledi... Asırlara damga vuran büyük hatip: Kus bin Saide

Ukaz panayırında kızıl tüylü bir deve üzerinde yaşı yüzü geçmiş bir hâlde büyük bir kalabalığa karşı okuduğu hutbede O’nun (aleyhisselam) geleceğini müjdelemişti. Bu hutbe öyle muhteşemdi ki Efendimiz ileriki senelerde o sözleri unutamadığını ifade etmiştir.
ÖMER ÇETİN ENGİN / İLAHİYATÇI - Muhammed aleyhisselâma vahyin gelmesinin yaklaştığı sıralarda, o zamanın meşhur ediblerinden Kus bin Sâide, Ukaz panayırında kızıl tüylü bir deve üzerinde yaşı yüzü geçmiş bir hâlde büyük bir kalabalığa karşı okuduğu hutbede O’nun geleceğini müjdelemişti. Bu hutbeyi dinleyenler arasında Sevgili Peygamberimiz de vardı ve gariptir ki Kus’un bundan haberi yoktu. O güzel gözler o anda ona bakıyordu.
Bu hutbe öyle muhteşemdi ki Efendimiz ileriki yıllarda o sözleri unutamadığını ifade etmiştir. Billurdan manalar misali bu sözler, her nasipli kalbi titretecek, dünyanın faniliğini kalplere nakşedecek tesirdeydi. Hutbe, insanoğlunun aldandığı bu hayatın aslında on binlerce yıl içinde gelip geçen bir yolculuktan kendi payına düşenden ibaret olduğunu pek veciz şekilde ikaz ediyor, öğretiyordu. İşte o muhteşem sözler:
...
“Ey insanlar!
Geliniz, dinleyiniz, belleyiniz, ibret alınız!
Yaşayan ölür, ölen fenâ bulur, olacak olur. Yağmur yağar, otlar biter; çocuklar doğar, anaların babaların yerini tutar. Sonra hepsi mahvolur gider. Vukuâtın ardı arkası kesilmez; hepsi birbirini takip eder.
Dikkat edin, söylediklerime kulak verin! Gökten haber var; yerde ibret alacak şeyler var! Yeryüzü serilmiş bir döşek, gökyüzü yüksek bir tavan. Yıldızlar yürür, denizler durur. Gelen kalmaz, giden gelmez. Acaba vardıkları yerden memnun oldukları için mi orada kalıyorlar; yoksa alıkonulup da uykuya mı dalıyorlar…
Yemin ederim, Allah’ın indinde bir din var ki, şimdi bulunduğunuz dinden daha aziz, daha sevgilidir.
Ve Allah’ın gelecek bir Peygamber’i var ki, gelmesi pek yakındır. O’nun gölgesi başınızın üzerine düştü. Ne mutlu o kimseye ki, O’na iman edip de, O dahî ona hidayet eyleye! Vay o bedbahta ki, O’na isyan ve muhalefet eyleye!
Yazıklar olsun ömürlerini gaflet içinde geçiren ümmetlere!
Ey insanlar!
Gafletten sakının! Her şey fanidir, ancak Cenâb-ı Hak Bâkî’dir. Birdir, şerik ve nazıri yoktur. İbadet edilecek yalnız O’dur. O doğmamış ve doğurmamıştır.
Evvel gelip geçenlerde bizler için ibretler çoktur.
Ey İyâd kabîlesi! Hani babalarınız ve dedeleriniz? Hani müzeyyen kaşaneler ve taştan saraylar yapan Ad ve Semud? Hani dünya varlığına mağrur olup da kavmine hitaben «Ben sizin en büyük Rabbinizim.» diyen Firavun ve Nemrud?
Bu yer, onları değirmeninde öğüttü, toz etti. Kemikleri bile çürüyüp dağıldı. Evleri de yıkılıp ıssız kaldı. Yerlerini şimdi köpekler şenlendiriyor. Sakın onlar gibi gaflet etmeyin. Onların izinden gitmeyin. Her şey fani, ancak Cenâb-ı Hak Bâkî’dir.
Unutmayın ki ölüm ırmağına girecek kıyı çok, fakat kurtulacak yeri yoktur!.. İster yaşlı, ister küçük vadesi dolan bir an bekleyemeden göçüp gidiyor. Bir daha geri gelmemek üzere gidiyor. Bunlar şüphesiz benim de sizin de akıbetiniz.
İyi düşünün nereden gelip nereye gidiyoruz. Niçin varız ve ne olacağız...”
...
KABİLESİ İMAN ETTİ
Kus bin Sâide bu inci misali sözleri söyledikten bir müddet sonra son dine kavuşamadan vefat etti. Evet o da kendi söylediği gibi kendi akıbetiyle karşı karşıya kalmıştı. Bizlerin de bir gün kalacağı gibi...
Günü geldi çöle nur indi, ilk vahiy geldi. İslamiyet yayılmaya başladı. Efendimizi duyan Kus’un kabilesinden insanlar O’na koşturdu ve imanla şereflendi. İşte bu kabile geldiği gün Efendimiz onlara, “Kus bin Sâide’nin, Ukaz Panayırı’nda deve üzerinde, “Yaşayan ölür, ölen fena bulur, olacak olur!» diyerek hutbe okuduğu hiç hatırımdan çıkmaz. Bu hutbeyi okuyabilecek kimse var mı?” buyurdular.
Heyet, o hutbeyi kabilelerinden hemen herkesin okuyabileceğini söyledi. Alemlerin Efendisi buna çok sevindi.
Orada bulunan Ebû Bekr-i Sıddîk (radıyallahü anh) da, “Yâ Resûlallah, o gün ben de oradaydım, söylediklerinin hepsi ezberimdedir” dedi ve hutbeyi baştan sona kadar okudu.
Arkasından İyâd kabilesinden biri kalkıp Kus bin Sâide’nin şiirlerinden okudu. Bu şiirlerde Peygamberimiz’in soyu olan Haşimoğulları’ndan büyük bir peygamberin çıkacağı, açıkça bildiriliyordu.
Resûl-i Kibriyâ (sallallahü alehi ve sellem), Kus bin Sâide hakkında şu müjdeyi vererek O’nun dostlarını sevindirdiler: “Ümit ederim ki Cenab-ı Hak O’nu kıyamet günü tek başına bir ümmet olarak diriltecek ve bana yollayacaktır...”