Abdüllatif Uyan

Ahmed Mekkî Efendi’yle “rahmetullahi aleyh” bir akşam müftülükten eve dönüyorduk.

Ahmet Mekkî Efendi’yi “rahmetullahi aleyh” vefat ettikten sonra bir gece rüyâda gördüm. Sultân Selîm Câmii'nin şadırvanında abdest alıyordu.

Ahmet Mekkî Efendi “rahmetullahi aleyh” pazar günleri Fâtih Câmii'nde vaaz ederdi.

Yıl 1967... Ahmed Mekkî Efendi, bir gün evlilikle ilgili bana nasîhat edip;

​Benim liseden kimyâ hocam Hüseyin Hilmi Bey, Ahmed Mekkî Efendi’ye, eczâcı Fâtih Güner Bey’le "Seâdeti Ebediyye" kitabını gönderip, kitabın başına bir “takrîz” yazmasını ricâ etmişler.

Allah dostlarından Ahmed Mekkî Efendi hazretlerine bir gün “bir genç” geldi ve;

Bir gün Ahmed Mekkî Efendi yine kenardaki sandalyelerde oturuyordu ki içeri bir adam girdi.

Abdülhakîm Arvâsî hazretleri “rahmetullahi aleyh” sülâle-i Resûl’den bir büyük âlim zâttır. İlmiyle âmil, büyük bir velî idi.

Büyük âlim ve velî Muhammed Sıddîk Arvâsî, Seyyid Fehîm Arvâsî hazretlerinin oğludur.

Ahmed Mekkî Efendi hazretleri çok mütevâzı idi. Bizim gibileri adam yerine koyar, evimize gelir, bizimle oturur yemek yerdi.

Bir gün kayınbirâderim Yüksel Ekinci Bey, sabah üzeri müftülüğe gelerek Ahmed Mekkî Efendi'yi öğle yemeğine dâvet etti evlerine.

Ahmed Mekkî Efendi, müftülük makamında pek oturmaz, misafirler için konulmuş olan sandalyelerde otururdu.

​Ahmed Mekkî Efendi’nin maddî durumu pek iyi değildi. Bununla berâber çok sadaka verirdi.

Ahmed Mekkî Efendi pazar günleri, Fâtih Câmii'nde ikindiden sonra vaaz ediyordu.

Bendenizin Ahmed Mekkî Efendi'nin yanında çalıştığım senelerde, oğullarından Baha Bey kansere yakalanmıştı.

Ahmed Mekkî Efendi hazretleri, büyük âlim ve velîydi.

Bir gün merhum Mahmut Genç Abinin evine gitmiştim. Baktım, Ahmed Mekkî Efendi de orada idi.

Ahmed Eflâkî Efendi “rahmetullahi aleyh”, 1300’lü yıllarda Anadolu'da yaşıyan evliyâdandır. Konya’da vefât etti...

Anadolu'da yetişen Ahmed Eflâkî “rahmetullahi aleyh” hazretleri, 1360 senesinde Konya’da vefât etti. Kabr-i şerifi, Celâleddîn-i Rûmî hazretlerinin türbesi civârındadır.

Ebû Ali Cürcânî hazretleri, bir gün şunu anlattı cemaate: