Abdüllatif Uyan

Cemâleddîn Aksarâyî anlatır: Hasan-ı Basrî hazretlerine bir kadın geldi ve kendisine; “Benim kızım öldü. Bir duâ öğretin de, onu okuyup kızımı rüyâda göreyim” dedi. O da bir duâ öğretti.

​Cemâleddîn Aksarâyî hazretleri vefât edince talebeleri namazını kıldılar.

Allah dostlarından Celâlzâde Mustafa Çelebi anlatıyor:

Kânûnî Sultân Süleymân Hân, Baba Haydar Semerkandî hazretlerini, kulübesinde ziyârete gitti bir gün.

Kânûnî Sultân Süleymân, bir gece rüyâsında, ak sakallı, nûr yüzlü birinin, sırtını sıvazlayıp;

Hazret-i Âişe, Resûlullahın hanımlarından Hazret-i Zeynep'i çok meth ve senâ ederdi. Zîrâ çok severdi.

Resûlullahtan sonra, halîfe Hazret-i Ömer, Resûlullahın hanımlarının her birine "oniki bin dirhem" verirdi.

Peygamber Efendimizin mübârek hanımlarından Hazret-i Zeynep (radıyallahü anhâ) ilk îmân edenlerdendir. Resûlullah Efendimiz onu, âzâtlı kölesi olan Zeyd bin Hârise'ye nikâhladı.

Ümmü Seleme annemiz, ilk zevci olan Abû Seleme Uhud’da yaralanınca;

Hazret-i Sevde’nin îmân bütünlüğü, çevresinde bulunan kardeşleri ve yeğenlerine çok tesîr etmiş, onların da Müslüman olmalarına sebep olmuştu.

Efendimizin zevcelerinden Hazret-i Sevde, ilk kocası Hazret-i Sekran'ın vefatına üzülmüştü.

Peygamberimizin muhterem hanımlarından Sevde binti Zem'a (radıyallahü anhâ), amcasının oğlu Sekran bin Âmir ile ilk evliliğini yapmış, İslâmiyetin ilk yıllarında kocasıyla birlikte îmân etmişlerdi.

Fadl bin Sâlim radıyallahü anh anlatır:

Habîb-i Acemî hazretlerine bir talebesi sordu ki:

Bir gün Hasan-ı Basrî hazretleri, Dicle Nehri kenarında gemi bekliyordu.

Habîb-i Acemî hazretlerinin, otuz seneden beri hizmetini gören bir “câriyesi” vardı.

Evliyânın büyüklerinden olan Habîb-i Acemî hazretleri, 120 (m. 739) da vefât etti.

​Habîb-i Acemî hazretleri, Fırat Nehri kıyısındaki kulübesinde devamlı ibâdet ederdi.

Bir gün zâlim Haccac; “Gidin, Hasan-ı Basrî'yi bulup bana getirin!” diye emretti adamlarına.

Evliyânın büyüklerinden olan Habîb-i Acemî hazretlerine, bir gün bir kimse geldi.