Adnan Şahin

Dünyanın en zengin mutfaklarından biri olan Türk mutfağının temsil sorunu olduğu bir gerçek. Oysa bu mutfak coğrafyasının getirdiği zenginlikler ve içinde yaşayan kültürlerle ne kadar yanlı bakılırsa bakılsın ilk üçte olmalı.

Çayıyla ön plana çıkan Rize, Türkiye’nin yayla, deniz ve hamsi şehri. Birbirinden kıymetli tabiat harikalarının yanında saymakla bitmeyen lezzetleriyle de yolu oradan geçenleri kendine hayran bırakıyor.

Denizli, gerek tabiatı gerekse de tarihiyle olağanüstü bir yer. Şehrin yüzlerce yıllık tarihi ile zenginleşen mutfağında çok fazla lezzet de kendini duyurmayı başarmıştır.

İçerisinde insanı birkaç gün oyalayacak kadar gezilecek yer barındıran Osmanlının ikinci başkenti Bursa’da İskender kebaptan kestanenin her türlüsüne farklı farklı lezzetler deneyerek kendinizi mutlu edebilirsiniz.

Yer aldığı coğrafi bölge ile en eski çağlardan beri çeşitli kavimlerin göç yolları üzerinde bulunan Düzce, şüphesiz kültür alanında da zenginliğe ulaşmış. Göç edenler, kültürlerinin en büyük parçası mutfak miraslarını da Düzce’ye taşımış.

Değerli sahilleri ve dağlarıyla özel bir turizm şehri olan Balıkesir’in, birbirinden eşsiz lezzetleri ile gastronomi anlamında hak ettiği değeri görebilmesi için çok çaba verilmesi gerekiyor.

Şehzadeler şehri Manisa denildiğinde akla 12 bin yıllık ayak izleriyle doğal ve kültürel bir miras olan Kula ilçesi geliyor. Kula’nın oldukça zengin yöresel yemekleriyle bezenen mutfağını ise asla atlamamak gerek.

Sizce haçlı seferleri Avrupalıların damak tadının değişmesine nasıl sebep oldu? İşte bu sorunun cevabından bir kısmını bulabileceğiniz bir ülke olan Fas’ın mutfağı alışmadığımız tatlar da sunuyor.

Yemeklerinde içinde bulunduğu coğrafyanın bütün zenginliklerini sergileyen Azerbaycan, Türk mutfağıyla da birçok yönden ortak özelliklere sahip. Hamur işinin yaygın olduğu bu mutfak, 100 çeşitten fazla pilav türüyle de damaklarda unutulmaz bir tat bırakıyor.

Uygurlar, yer altı ve yer üstü zenginlikleriyle âdeta bir hazineler ülkesi olan Doğu Türkistan’da yaşıyor. Onların bu bereketli topraklarda gerçekleştirdikleri tarım da mutfaktaki her bir lezzete lezzet katıyor.

Osmanlı imparatorluğu, Türkiye, Afganistan ve Pakistan gibi ülkelerin Makedonya yemek kültürüne tarihî etkileri var. Makedonya’nın yaklaşık 600 yıl boyunca Türk toprağı olarak kalması en çok mutfağını etkilerken, birçok lezzet Osmanlıdan miras kalmış.

Köklü tarihi ile pek çok kültürel zenginliği içerisinde barındıran, sıcakkanlı insanları ile özel bir şehir olan Sivas’ı bütün ön yargılardan uzakta dinlemek, görmek, anlamak lazım. Bu şahanelikte doğmak da yaşamak da muhteşem bir hikâye.

Anadolu kültür mozaiği içerisinde eşsiz bir konuma sahip olan Çorum; gezmek, görmek, tatmak, bilgilenmek adına ülkemizin en değerli on şehrinden birisi. Eğer hâlâ gitmediyseniz çok şey kaçırmışsınız demektir.

Diyarbakır tarihiyle, kültürüyle, yemekleriyle ve tabiatıyla her zamanın şehri. Doğu Anadolu’nun gizemi ve etkileyiciliğini topraklarında yoğun olarak hissettiren bu şehir her dileğinize BAŞIM GÖZÜM ÜSTÜNE diyen bir yurt parçası…

Tarihî süreçte oluşan göçler ve etkileşimler, Osmanlı ve Macarlar arasında yemek kültüründe de benzerliklere yol açmış. Osmanlı dönemine ait birçok lezzet geçmişten günümüze Macaristan’da sevilerek tüketiliyor.

“Yemek yemek, karın doyurmaktan fazla bir şeydir.” Ramazan ayı da dinî vecibeler yanında geleneksel yemek alışkanlıklarıyla bu düşünceye ışık tutar.

"Farklı araçlar eli ile insanların seçimleri biçimlendirilerek yönlendiriliyor. Yiyecek ve içecek kalitesine dair sağlıklı değerlendirmeler yapmaya çalışan kuruluşların desteklenmesi ile bireylerin doğru bilgiye ulaşabilmesi sağlanabilir."

Farklı semtlerinde farklı dönemlerin izlerini ve ruhunu taşıyan İstanbul ile oluşturduğu derin kültür, alışkanlığa dönüşür zamanla... Mutfaklar kimlik, duygu ve alışkanlıklar demektir.

Osmanlının mirasıyla beraber Anadolu’nun dört bir yanından izler taşıyan İstanbul mutfağı, ülkemizin her şehrinden ve komşu ülkelerden etkilenmeye, onları da etkilemeye devam ediyor.

Mutfağa bakışımı “Dünyanın en eski hayat coğrafyası Anadolu mutfaklarının on dört bin yıllık derinliğine dayanan en büyük sofrasında herkes ağırlanabilir.