Cem Küçük

Pazartesi günü Karar’da Taha Akyol’un sorularını cevaplayan EDAM Güvenlik Direktörü Can Kasapoğlu’nun Azerbaycan-Ermenistan arasındaki Karabağ savaşına ilişkin analizleri önemli noktalara değiniyor. Dikkatle okudum, ipuçlarını güncel bilgilerle birleştirdiğimizde ortaya çıkan tablo, Azerbaycan’ın Türkiye’nin desteğiyle büyük bir ilerleme kaydedeceğini gösteriyor.

6-8 Ekim 2014 Kobani olayları, Türkiye’nin 15 Temmuz sürecine giderken yaşadığı büyük kırılma anlarından biriydi. Aslında işi Gezi sürecinden almak gerekiyor.

2017 referandumuna giderken ülke gergindi. Parlementer sistemden Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi'ne geçmeye hazırlandığımız günlerdi.

Bu satırları kaleme aldığım dakikalarda Azerbaycan-Ermenistan arasındaki Karabağ sorunu için kurulan ve 30 yıldır hiçbir çözüm üretemeyen Minsk Üçlüsü’nden açıklama geldi: “Azerbaycan ve Ermenistan arasında derhâl ateşkes olmalıdır.” ABD, Rusya ve Fransa’nın oluşturduğu bu üçlü soruna çare üretmemekle kalmıyorlar, berbat klişelerden oluşan çağrılarını tekrarlamakta beis görmüyorlar.

Haydut devlet Ermenistan pazar sabahı 06.00'da durduk yere Azerbaycan'a saldırdı. 1992'de işgal ettiği Dağlık Karabağ'dan hiç çıkmadığı gibi alanını genişletmek de istiyor. Uluslararası kamuoyu Rusya'nın himayesindeki Ermenistan'a ağzını bile açamadı. Göstermelik birkaç laf sıraladı. BM Genel Kurulu'nun net ifadelerine rağmen, işgal ettiğin yerlerden çık, demelerine rağmen Ermenistan oralı olmadı.

Odatv bir millî güvenlik sorunudur. Libya şehidimizin kimliğini ifşa ettiler. Türkiye'nin sırlarını ifşa etmek için ellerinden geleni yaptılar. Dün Sabah gazetesinde Halit Turan "Köstebek astsubayın flaş tapeleri: Müyesser abla ile beraber yazıyoruz" başlıklı harika bir habere imza atmış. Kendisini ve Sabah'ı kutluyorum. Hiç dokunmadan veriyorum:

Ermenistan ordusu dün saat 06.00 sıralarında cephe hattı boyunca geniş kapsamlı provokasyonda bulunarak Azerbaycan ordusunun mevzilerine ve sivil yerleşim birimlerine büyük çaplı silahlar, top ve havanlarla ateş açtı.

Önceki akşam Süleyman Soylu TGRT Haber’in konuğuydu. Yücel Koç ve Süleyman Özışık’la Sayın Bakan’a her şeyi sorduk. Bence Soylu’nun açıklamalarına dikkatle bakmak lazım...

AYM’nin kararları, nihai kararlardır. Eleştirebiliriz ama en üst mahkeme olduğu için kararları içtihat özelliğini taşıyor.

Geçtiğimiz günlerde bir Yunan gazetesi, Başkanımız Erdoğan hakkında son derece terbiyesizce cümlelerle dolu bir manşetle çıktı. Sonra o gazetenin PKK ile ilişkisi olduğu anlaşıldı. Sahada kaybedenlerin kaderi budur; hemen küfre, hakarete, belden aşağı vurmaya sarılırlar... Kof kibirleri ve boş hayalleri çökmeye yüz tutunca kendilerini kaybederler. Tıpkı içimizdeki bazı muhalifler gibi.

Anayasa Mahkemesi, Enis Berberoğlu için hak ihlali kararı verdi. Yani MİT tırları olayına karışan ve ceza alan Berberoğlu AYM’ye göre masum. Olay neydi,

Gezi’nin en hararetli günleriydi. AK Parti’yi ve Erdoğan’ı devireceklerine inanmışlardı. Az daha direnirlerse bu iş tamamdı. Biraz dişlerini sıkarlarsa başaracaklardı.

Dün AYM üyesi Prof. Dr. Engin Yıldırım, Anayasa’nın 138. Maddesini paylaştı: “Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler.

Cavit Çağlar'ın bir dediği diğerini tutmuyor. Önce "Olay TV'yi sattım" dedi. Sonra Ekrem İmamoğlu'na yakın biri aldı haberleri çıkınca "Hisseler benim, kimseye satmadım" dedi.

22 Mart 2018'deki "medya devrimi"nden sonra Hürriyet gazetesinde olacakları yazmıştım. Yazdıklarımın çoğu doğru çıktı. Bir kısım yazar istifa etti, bir kısmı kovuldu. Suyun bir akışı, rüzgârın bir esişi vardır dedim durdum.

Türkiye ile Azerbaycan tek millet iki devlettir. Türkiye'nin başı sıkışsa Azerbaycan koşar, Azerbaycan'ın başı sıkışsa Türkiye koşar. Bu bakımdan Azerbaycan'da olan biten her şey bizi de yakından ilgilendiriyor...

Millî İstihbarat Teşkilatının 27. maddesi çok açık. Bir daha okuyalım: “MİT’in görev ve faaliyetlerine ilişkin bilgi ve belgeleri, yetkisiz olarak alan, temin eden, çalan, sahte olarak üreten, bunlar üzerinde sahtecilik yapan ve bunları yok eden kişiye dört yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.

Amerika’nın 1950’lerdeki ünlü senatörü Joseph McCarthy komünistleri sevmez ama onların peşinden giderdi. Amerikan devletinden, özellikle de Dışişleri Bakanlığı’ndan bütün sosyalist ve Marksistlerin atılmasından yanaydı. Aslında Amerikan devleti de bu yönde siyaset güdüyordu. McCarthy sadece biraz daha sertti.

Her iki ülkede de birbirine benzeyen çok nokta var. Yabancı düşmanlığı orada da var, bizde de. Nüfusun hepsi değil tabii, bir kısmı böyle düşünüyor. Göçmenleri sevmeyenler var. Ülkeden gitsin istiyorlar. İşimizi, aşımızı elimizden aldı diyorlar.

Christopher Nolan, dâhi bir yönetmen. İnanılmaz filmlere imza attı. Batman serisine getirdiği özgün yorum, Prestij’le sihirbazlığa olan bakışı, Memento’da olayları geriye doğru işleyişi hepsi muazzamdı.