Cem Küçük

Ayşenur Arslan ilginç bir figür. Çoğu muhalif gazeteci gibi olanı biteni asla analiz edemiyor. O yüzden AK Parti ve Erdoğan 18 yıldır ülkeyi yönetiyor. 2023'te 21 yıl olacak. AK Parti görece oy kaybettiği dönemlerde bile aslında kendi hatasından oy kaybetti. Yoksa muhalefet partilerinin bir şey yaptığı yoktu.

Geçen yazımda MOSSAD'ın örtülü operasyonlarını ve şirketlerini yazmıştım. FETÖ ile iş birliği yaparak MİT ve Hakan Fidan hakkında nasıl asılsız haberler yaptıkları artık ayyuka çıktı. MOSSAD Türkiye aleyhine faaliyetlerine devam ediyor. Bu amaçla terör örgütleri dâhil her türlü yasa dışı örgütle çalışıyor. Onlara büyük paralar ödüyor.

İsrail gizli servisi MOSSAD Orta Doğu’da Türkiye aleyhine kara propaganda faaliyetlerine devam ediyor. Bunu yaparken de gazeteci görünümlü ajanlarını ve medyayı kullanıyor.

28 Şubat’ın en hararetli günleriydi. Müslümanlara, dindarlara zulüm reva görülüyordu. Meclis’te başörtülü diye Merve Kavakçı dışarı atılıyordu. Namaz kılanlar fişleniyor, devletten atılıyordu.

Koronavirüsle beraber hemen her kavram yeniden tartışılıyor. Anayasada yazan, filozofların yıllardır üzerinde kafa yorduğu değerler bile masaya yatırılıyor.

Zonguldak Valisi Erdoğan Bektaş’ın sağlık çalışanlarıyla ilgili açıklaması gündem oldu. Ama ne dediği tam anlaşılmadan linç edildi. Bu çağda linç artık normal oldu. Kimin ne dediğine bakmadan herkes önüne gelene ağız dolusu laf ediyor...

Bilim çok ciddi iştir. Emek, zaman, sabır ister. Bilim yapabilmeniz için Ar-Ge’ye bütçe ayırmanız lazım. Japonya’nın tek başına Araştırma-Geliştirme’ye ayırdığı para bütün Müslüman ülkelerin toplamından 5 kat daha fazla.

Günümüzde artık lafta büyük gazete ve televizyonların etkisi iyice azaldı. YouTube, Twitter, Instagram mecraları muazzam takip ediliyor. Milyonlarca insan buraları takip ediyor.

Dün haber sitelerine bakarken koronavirüsle ilgili birbirinden üzücü haberler gördüm. Her bir vefat haberi insanın içini burkuyor.

Koronavirüs dolayısıyla ekonomiler dünyanın her yerinde daraldı. Almanya gibi ülkeler yüzde 4 daralacağız diyorlar. Sadece Amerika’da 10 milyondan fazla insan İşsizlik Fonu’na başvurdu.

Dünyanın en medeni ülkesinde marketlere, dükkanlara hücum oldu. Tabii oralarda kimse halka hakaret edip küçümsemiyor. Eleştiri tamam ama insan doğasını da biraz anlamak lazım.

Adaletli bir dünyada yaşamıyoruz. Gelir dağılımındaki adaletsizlik almış başını gitmiş. Dünyanın neredeyse üçte biri temiz su bulamıyor. Açlık, sefalet birçok yerde var. Kişi başı serveti 100 milyar dolar olan da var, günlük 2 dolara çalışmak zorunda kalan da. Böyle bir tablo karşısında insanların bazen umutsuzluğa düşmesi son derece normal.

Malum bugünlerde en önemli işler kargoculara, dışarı sipariş götüren restoranlara, marketlere vb. düşüyor. Hijyenin ve sağlığın ne kadar önemli olduğunu bizzat yaşayarak görüyoruz. Evlerinden yemek sipariş edenlerin en çok tercihi de pizza.

Hepimizin hayatını esir alan koronavirüs nereye doğru yol alacak hâlâ bilinmiyor!.. Dünyanın önde gelen uzmanları işin nereye uzanacağını kestiremiyorlar...

Başkan Erdoğan "Biz Bize Yeteriz" kampanyası başlattı. Tamamen gönüllülük esasına dayalı bir kampanya bu. İsteyen bağış yapıyor. Zorlama hiçbir şey yok.

Genelde kadınların erkeklere göre daha dayanıklı olduğu bilinir. Mesela bir evde kadın grip olduğunda kalkar yemeği yapar, evin işlerini halleder, çocuklarla ilgilenir. Erkek grip olunca yataktan kalkamaz. Öldüm bittim sanır.

Koronavirüs hayatımıza girdiğinden beri komplo teorileri de meşhur oldu. Telefonuma abartısız her gün bu kadının 2008’de yayınlanan “Günlerin Sonu” kitabıyla ilgili bilgiler geliyor.

Medyamız koronavirüsle yatıp kalkıyor. Dünyanın her yerinde birinci haberler virüsle alakalı. Bunu fırsat bilen yurtiçi ve yurtdışındaki FETÖ'cüler cezaevlerini arkadaşlarının kurtulması için bunu fırsata çevirmek istiyorlar. "Herkesi tahliye edin" propagandasını sürdürüyorlar.

Bazı İslamcıların yabancı istihbarat servisleriyle ilişkisine iyi bakmak lazım. Kendilerine Müslüman diyen bazıları nedense Batı'yla al gülüm ver gülüm içerisindeler.

17-25 Aralık'ın en hararetli günleriydi. FETÖ'cüler kılıktan kılığa giriyorlardı. Her gün farklı hesaplardan seçilmiş meşru hükümeti devirmek için var güçleriyle saldırıyorlardı.