Cem Küçük

MİT tırları olayı Türkiye’nin güvenlik sırlarının ifşasıydı. Türkiye’yi teröre yardım ediyor gibi göstererek Lahey’de yargılatmak FETÖ’nün en büyük amacıydı. Bazı büyük devletler FETÖ aracılığıyla Başkanı’mız Erdoğan ve MİT Müsteşarı’mız Hakan Fidan’dan kurtulmak istemişlerdi. FETÖ ihaneti karşılıksız kalmadı ve savcılarımız gerekeni yaptılar.

Önce FETÖ şirketlerinden başlayalım. 1 Mart 2014’deki meşhur TUSKON toplantısında devlete meydan okuyan FETÖ’cü iş adamlarını gördük. 15 Temmuz öncesi yargıda çok az kişi topa girdiği için birkaç FETÖ şirketine dokunulabilmişti. 15 Temmuz sonrası iş dünyasında belli bir temizlik yapıldı.

Türkiye'de en ciddi konular saçma sapan komplo teorileriyle işlendiği için yeteri kadar irdelenmiyor. Yurt dışındaki meseleler de aynı şekilde akıl süzgeciyle değil genelgeçer laflarla izah ediliyor ya da sloganlarla anlamı öldürülüyor. İngiltere, MOSSAD, İsrail, Amerika yaptı deyip işin özüne inilmiyor. Böyle yazılar ne okunuyor ne de itibar görüyor.

Türkiye’nin Suriye politikası, müttefik bildiklerimizin bilinçli ve olumsuz tavırlarına rağmen millî güvenliğimiz çerçevesinde seyrinde ilerliyor. Özellikle ABD’nin YPG konusunda sergilediği ikircikli tavır ve silah yardımının devam etmesi, iki ülke arasındaki köklü ilişkiye eşi benzeri görülmemiş bir güven sorunu yaftası vurdu.

Türk Hava Kurumu (THK) ile ilgili son aylarda iki yazı yazdım. İlki 7 Ağustos'ta, "Serbest piyasada böyle faiz oranı var mı?" başlığını taşıyordu. Odeabank THK'nın temerrüde düşülen borçlarına 2018 yılı itibarıyla Amerikan dolarına yüzde 2.65 yerine yüzde 28, Türk lirasına yüzde 19.50 yerine yüzde 42.08 faiz koymuş. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir faiz oranı yok tabii.

31 Mart 2019 yerel seçimleri sonuçları itibarıyla birçok parametreyi beraberinde getirdi. Olmaz denilen birçok şey oldu. Yerel seçimlerde halk adaya bakar gibi bir düşünce hâsıl olsa da, neticede genel seçimlerden pek farklı sonuçlar ortaya koymaz. Küçük iller, ilçe, belde gibi yerlerde aday belirleyici gibi gözükebilir ama partiler de önemlidir.

Bundan iki sene önce Kemal Kılıçdaroğlu "Adalet Yürüyüşü" yapmıştı. O zamanlar da ülkeyi değil kendi istikbalini düşünen bir grup Kemal beyin tutuklanması için kampanya yapıyordu. 7 Temmuz 2017'de bu köşede aynen şunları yazmıştım:

​Biz Türk milletiyiz. Buradaki millet ırkçılık değil, herkesi kucaklayan üst bir şemsiye gibidir. Bu topraklarda çok şehitler verdik. Asker, polis, çocuk, kadın Türkiye için, vatan toprakları için şehit oldular. Her ne kadar istemesek de, şehit vermeye devam ediyoruz.

​Bundan tam 1 sene önce, 3 ve 5 Eylül 2018 tarihinde üst üste iki yazı yazmıştım. Bunlardan biri “Köşe yazarlığının ve yorumculuğun sonu”, öbürü de “Medyanın sonu” başlığını taşıyordu. Bu iki yazı da tüm medyada çok yankı uyandırmıştı. Bizim taraf medyası açısından da yaklaşan felaketi haber veriyordum aslında o iki yazımda. Bir tip erken uyarı sistemi gibi alarm veriyordum.

Türkiye'de belirli konularda ikiyüzlülük var. Bu ikiyüzlülüğün olduğu yerlerin başında da medya geliyor. Kadın cinayetleri, kadına şiddet sorununun çözümü konusunda toplumda bir mutabakat var. Emine Bulut'un öldürülmesinden sonra hemen herkes daha da kenetlendi. Ancak iş "benim mahallemin kadını", "senin mahallenin kadını" ayrımına dönüşünce meselenin kadın cinayetleri olmadığı anlaşıldı.

​Bilumum muhalif gazete ve siteler ağlaşıp duruyorlar. Efendim neymiş, "Diyanet 30 Ağustos'ta Atamızı yok saymış." Sanırsınız ki, sanki dini umursuyorlarmış gibi hava estiriyorlar. Gözüne kestirdikleri hedefleri itibarsızlaştırmak için var güçleriyle saldırıyorlar. Valla başarısız da değiller. Algı çalışmalarında verdikleri sınavlar hiç fena değil. Bitirmek istediklerini indiriyorlar.

Mesela 17-25'te bir Cumhuriyet gazetesi yazarı aleni FETÖ'yü desteklemiş. Yargılanıyor ve mahkemesi var. Adliyeye herkesten önce CHP'li vekiller gidiyor. O yazara destek veriyor. Bir yerde işçiler, memurlar grev mi yapıyor, CHP'li vekiller orada.

Aslında hayat bir bütün. Yaşamın tüm farklı alanlarında aynı ya da benzer kurallar geçerli. Siyasette, iş dünyasında, medyada, sanatta, sporda da. Eğer bir sanatçı yıldız bir isimse hangi sanat dalında faaliyet gösteriyorsa orada parlar.

Türkiye’nin köklü kurumlarından THK ile ilgili iddialar her geçen gün ayrı bir boyut kazanıyor. Yangın söndürme uçaklarıyla ilgili skandaldan sonra gözler THK’ya çevrilmişti. Geçmiş yönetimin karıştığı iddia edilen skandallar ve yolsuzluklar yenilir yutulur cinsten değil.

​Amerika’da son bir aydır en çok konuşulan konu iş adamı Jeffrey Epstein ve adının karıştığı skandallar zinciri. Epstein zengin bir işadamı. Uçakları, arabaları, fonları vb. vardı. Ortaya çıkan gerçeklere göre uçağına dünyanın birçok yerinden yaşı reşit olmayan kızları alıyordu. Epstein’in zengin arkadaşları bu kızları istismar ediyordu. En son hapishanede intihar etti.

Her sene olduğu gibi bu sene de memleketim Karadeniz'e gittim. Giresun'dan Rize'ye hemen her yere uğradım. Yeşilin en güzel tonlarının olduğu Karadeniz maalesef inşaata direnemiyor. Geçen sene bir karar alınmış ve izni olmayan evlerin yıkılacağı söylenmişti.

Dünyada olduğu gibi Türkiye'de de her türden gazeteci var

​Bizler Amerika’nın PKK’ya sınırsız silah vermesini çok eleştirdik. Devletimiz de sürekli uyarılarda bulundu. Binlerce tır silah PKK’ya gitti. Bu silahları DEAŞ’la mücadele için vermediyseniz başka amaç olmalı dendi. Yarın bir gün PKK Türkiye’ye saldırsın diye bu silahların verildiği herkesin malumu.

​Türkiye’de en netameli konuların başında yargı geliyor. Ne yazık ki ülkemizde herkesin içine sinen bir yargı/hukuk düzeni asla olmadı. Kim güçlüyse, kimin borusu ötüyorsa hukuk da biraz ona benziyor.

31 Mart yerel seçimleri ve 23 Haziran İstanbul seçimlerinden sonra siyasette kartlar yeniden dağıtıldı. Muhalefet cephesi 17 yıl aradan sonra büyükşehir belediyelerini kazandı ve Başkan Erdoğan’ı yenebileceği umudunu içine yerleştirdi. Ankara ama daha ziyade İstanbul’un kazanılması onlarda doping etkisi yaptı.