Cem Küçük

Kurucusu olduğu AK Parti'den istifa eden Ali Babacan dün Kurban Bayramı dolayısıyla bir açıklama yayınladı.

24 Temmuz’da bu köşede “Avrupa’da FETÖ Yapılanması” başlıklı bir yazı yazmıştım.

Geçen hafta Merkez Bankası’na yeni atanan Murat Uysal faizleri 425 baz puan indirdi. Yani yüzde 24 olan faiz yüzde 19.50’ye inmiş oldu. Ekonomi Bakanımız Berat Albayrak da faizlerin daha da ineceğini söyledi.

Son 4 gündür Balkanları geziyorum. Güzel Bosna-Hersek’in başkenti Saraybosna’yı, şehzadeler şehri Travnik’i, Mostar Köprüsü’nü vb. birçok yeri ziyaret ettim. Hayatımda zevk aldığım ve hiç bitmesini istemediğim bir seyahat oldu.

Türkiye’de ne yazık ki bazılarında ırkçı bir damar var. Millet olma bilinciyle ırkçılığı karıştıran bu damar kendinden olmayana her türlü kötülüğü mübah görüyor. Kürtler, Aleviler, dindarlar, milliyetçiler eski Türkiye’nin hoyratlığından nasibini aldı. Gayrimüslimler ya da başka ırktan olanlar bir kısım tarafından ikinci sınıf insan muamelesi gördü. Bunun en son örneği Suriyeli kardeşlerimizdir.

Anayasa Mahkemesi’nin “PKK bildirisi"ne imza atan akademisyenlerle ilgili kararı tartışılıyor. Özellikle bizim taraf medyası AYM Başkanı Zühtü Arslan’a sert yükleniyor. Dikkat edilirse bu bildiri için “PKK bildirisi” ifadesini kullandım. Yani birilerinin dediği gibi o paçavra bildiri “Barış bildirisi” değil. O akademisyenler de “Barış akademisyenleri” değil. PKK zihniyetine açık destek verdi bu akademisyenler ve Türk milletinin vicdanında mahkûm oldular. O dönem bu sözde akademisyenlere en ağır tepkiyi ben vermiştim.

Eskiden beri istihbarat kurumumuz MİT hakkında çok şey söylendi. CIA ve MOSSAD’ın aparatı bile dendi. 1970’lerde kendi halkını fişleyen MİT, 28 Şubat’ta “namaz kılanları” izliyordu.

Bu köşenin düzenli okurları iyi bilirler ki, ben bir yandan FETÖ terör örgütüyle diğer yandan da PKK terör örgütüyle ölümüne mücadele etmiş milliyetçi-muhafazakâr bir gazeteciyim. Zaten Türk milleti de beni bu mücadelemle tanıdı. Bu konuda tevazu gösterirsem adalete aykırı olur...

Geçen hafta dört günümü, elektrik işleri yapan arkadaşım Mustafa Albayrak'la Danimarka ve İsveç'te geçirdim. Kuzey Avrupa'daki bu iki şehir düzenliliği ve kanunların sıkı uygulanmasıyla biliniyor. Baltık Denizi'nin kenarındaki Kopenhag dünyanın en pahalı şehirlerinden biri.

İngiltere'nin yeni Başbakanı renkli kişiliğiyle bilinen Boris Johnson. Dedesinin babası Ali Kemal yakın tarihimizin önemli isimlerinden biri. Ders kitaplarında bize hep hain olarak öğretildi. Acaba öyle miydi?

Türkiye'nin Erbil Başkonsolosluğu'nda görevli diplomatımız Osman Köse geçen hafta PKK’lı terörist Mahsun Dağ tarafından şehit edildi. HDP Diyarbakır Milletvekili Dersim Dağ'ın ağabeyi olan terörist Mazlum Dağ daha önce Türk restoranlarında çalışmış. Türkleri takip ettiği ve müşterileri dinlediği için işine son verilmiş. 2014'te Diyarbakır'dan Erbil'e giden terörist Dağ, Mahmur Kampı'ndaki teröristlerle irtibatlıymış.

1974’te Watergate skandalıyla Richard Nixon Başkanlık’tan olunca Amerikan muhafazakârları arasında büyük bir hüzün oluştu. Öfkesiyle meşhur Nixon yenilmiş ve Cumhuriyetçilerin en seçkin üyesi koltuğundan gitmişti. Amerika’daki muhafazakârlar o zaman liberal medyanın bu ayrılıkta büyük rolü oynadığını düşünüyorlardı. Nasıl toparlarız arayışına girdiler.

​Bugün 15 Temmuz’un 3. yıl dönümü. FETÖ’cü darbecilerin başlattığı girişim Başkan Erdoğan’ın halkı sokağa çağırması ve halkın büyük direnişiyle bastırıldı. Bu önemli direnişi asla unutmamak ve yeni kuşaklara da anlatmak lazım.

Türkiye çok genç bir nüfusa sahip. Böyle bir imkân sıkıntılarla beraber bazı fırsatları da beraberinde getirir. Gençlere iş bulmak, hepsini istihdam etmek çok kolay değil.

Ali Babacan AK Parti’den istifa etti. Kurucusu olduğu partiyi bırakan Babacan muhtemelen sonbaharda partisinin programını açıklayacak. Merkez sağ bir anlayışla yola çıkan bu hareketin arka planında eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün olduğu malum...

Pazartesi günü bu köşede “FETÖ’cü yargıçlarla bağlantısı olanlar” başlıklı bir yazı yazmıştım. Orada BJK kulübü yönetim kurulu üyesi Şafak Mahmutyazıcıoğlu’nun FETÖ’cü Resul Yıldırım’la çeşitli mecralarda iddiası olduğunun yazılıp çizildiğini ve Sayın Mahmutyazıcıoğlu’nun buna açıklık getirmesi gerektiğini söylemiştim.

1998 yılı olmalı. Dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz ABD’den bazı silahlar istemişti. Amerika, Türkiye’nin taleplerini incelemiş, istediğimiz silahların bir kısmını vermemişti. Mesut Yılmaz, Amerika’nın Türkiye Büyükelçisi’ne itiraz etmiş ama sonuç vermemişti. Büyükelçi, Mesut Yılmaz’a, “Siz bilirsiniz” demişti...

Geçen günlerde FETÖ’nün iş dünyasındaki derneği TUSKON davasını yazmış ve 86 kişilik davada 4 tutuklu kaldığını belirtmiştim. Ancak FETÖ’nün en çok örgütlendiği yerlerden biri yargı.

3 Temmuz 2011’deki şike adıyla açılan dava etkisini hâlâ sürdürüyor. Aradan tam 8 sene geçti. FETÖ’cü savcı, hâkim ve polislerin derdi Aziz Yıldırım’ı içeri atmak ve Fenerbahçe’ye diz çöktürmekti. Taraftarın büyük desteği ile bu kumpas FETÖ’nün elinde patladı.

İki gün önce Ergenekon davasının mahkemesi vardı. Mahkeme "örgüt yoktur" dedi, herkes örgüt üyeliğinden beraat etti. Ergenekon ve benzeri davalarda FETÖ’nün birçok masum askeri kurban ettiğini, onlara kumpas kurduğunu biliyoruz. Kendi teröristlerinin önünü açmak için FETÖ bir kurunun yanında onlarca yaşı yaktı.