Fuat Uğur

28 Şubat sürecinin “en gözde partisi” olan Özgürlük ve Dayanışma Partisi ÖDP’nin o zamanki Genel Başkanı Ufuk Uras’ın bir beyanatını okuyunca aklıma geldi bu soru. Ufuk Uras FETÖ jargonuyla yayıncılık yapan bir gazeteye konuşmuş.

Daha neler yapacaklar Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nda merak ediyorum.

Geçen hafta özel televizyon haber bültenlerinin en “önemli” konularından biri TRT’nin çalınmasını yasakladığı şarkılar ya da türkülerdi. Böylesi konular habercilerin diliyle “çok seksî” bulunuyor. Hele söz konusu olan CHP, FETÖ ve PKK medyasıysa üzerinde tepinmek için ideal anlayacağınız. Tabii bundan da iktidar partisi aleyhine siyasi bir rant da devşiriliyor.

Âdeta “Kırk satır mı kırk katır mı?” sorusu. “Suriye’ye müdahale edildi, siz farkında değil misiniz? Kimyasal silahtan arındırıldı, artık sadece Klorin atıyorlar ki çok da öldürücü değil” diyen Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Kadri Gürsel mi yoksa “Sivil öldürmeye niyetimiz olsaydı Cihangir, Etiler, Nişantaşı ve TBMM’den başlardık” diyen, şimdi öğrendiğime göre istifa etmiş olan Akit Tv Spikeri Ahmet Keser mi.

Seçim Yasası’ndaki değişiklikler henüz yasalaşmadı ama aşağı yukarı belli.

Almanya’nın Karlsruhe şehrindeki DW Arena resim sergisinde birkaç gün evvel tüm Türkiye’yi zıplatan ve sanat adı altında bir iğrençlik sergilenmeye başlandı.

Sivas’ın Çamurlu köyünde başlayıp Hollywood’a uzanan büyülü bir hayat hikâyesinin kahramanı Muhittin Quandur. 1962’de Stanford Üniversitesi’nde master, 1964 yılında Claremond Üniversitesi’nde felsefe doktorası yapan Quandur’un adını efsane Amerikan dizisi Bonanza’nın yönetmeni olarak duyduk.

Fetullahçıların elebaşı kendisini Nur cemaati kökenli biri olarak tarif ettiği için Bediüzzaman Said Nursi’nin günümüze dair neler öngördüğünü, bu öngörülerin pek çoğunda Fetullah’ın çıktığını ve neredeyse tıpatıp onu tanımladığını âdeta şaşkınlığa düşerek gördük. Daha önceki yazılarımızda hatırlayacaksınız birkaç kez dile getirmiştik.

Salı günkü grup toplantısında konuşurken dikkatimi çekti bu durum.

Sözcü davasının cezaevine giren iki “suçlusu”ndan biriydi Mediha Olgun.

Girdisi ve çıktısıyla ünlü bir eski ekran spikeri “Niye aldın niye bıraktın. Rehine pazarlığıyla politik kazanım sağlamaya çalışan üçüncü dünya ülke kafası” diye tanımladı Deniz Yücel’in dün serbest bırakılmasını.

Önceki gün Medya Kritik programına MHP lideri Devlet Bahçeli’nin grup toplantısındaki konuşmasından sonra başladık. MHP lideri, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un “Afrin, siyasete malzeme edilmesin” dediğini belirtiyor ve çok ağır biçimde yükleniyordu:

Türkiye iki iklimi bir arada yaşıyor.

Afrin’de büyük bir mücadele sürdürülürken meydanı boş bulup istedikleri gibi at koşturmaya çalışanların yakasını bırakmayacağız bu ülkede.

Dün Amerika’dan iki önemli konuğun(ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Herbert Raymond McMaster ve ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson) bir hafta içinde Türkiye’yi ziyaret edecek olması ile birlikte Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ABD’nin terör örgütüne yardım-yataklık etmesinin uluslararası hukukta suç teşkil ettiğini belirtip bu konuda tüm adımların atılacağını söylemesi konusundaki haberleri peş peşe okuduk.

YPG’liler Özgür Suriye Ordusu’ndan (ÖSO) çok korkuyorlar. Bu korkuyu televizyon haberlerine yansıyan görüntülerden fark etmek mümkün.

İlk olarak güzelliğiyle gönlümüzü çelen ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Heather Nauert malum basın toplantılarının sonuncusunda “Türkiye DEAŞ’ı bıraktı, PKK’nın peşine düştü” dediğinde “N’oluyor yahu” dedik. Dil sürçmesi miydi? Yoo, üstelik iki kez söyledi aynı şeyi. Demek ki bunlar PYD-YPG’yi “pikeykey” yani PKK olarak görüyorlardı. Hangi dağda kurt ölmüştü? Düzelten de olmadı.

Bana aşağıdaki mektubu gönderen İbrahim Özbek çok ilginç bir olayı yazmış.

Meral Akşener “Beli çökertilmiş dediğin ordu, hem seni hem de Türkiye’yi kurtarıyor” diye konuşmuş.

Bir Post güzellemesidir gidiyor bizim medyada. Neyle karşılaşacağımı bile bile gidip gördüm filmi.