Halil Önür

Üsküdar Belediyesi geçen hafta, Çanakkale Zaferi'nin 100. yıl dönümü dolayısıyla 10 bine yakın öğrenciyi Çanakkale Şehitliği'ne götürdü.

Seyahat etmeyi sevmeyeniniz var mı?

Kültürümüzün, geçmişten günümüze ve geleceğe taşınmasında payı olan vesilelerden biri de şüphesiz ki dergilerdir.

Her yıl, 24 Nisan günü (1915 yılında Ermeni Taşnak Komitesi'nin Van'da ve Doğu illerinde isyan başlatıp masum halkı katletmeye başlaması üzerine, Osmanlı Devleti'nin katliamları durdurmak için, Taşnak Komitesi'ni gayri kanuni kabul edip faaliyetlerini menettiği gündür.)

Meşhur fıkradır. Duymayan belki az insan vardır.

Nisan ayı...

Bugün Orta Doğu, Batı'nın silah deneme alanı gibi, silahlı çatışmanın her türlüsünü yaşıyor.

Aptallar Günü ya da Hile Günü adıyla tarihe geçen 1 Nisan günü, Batı kültürüne şakaların yapıldığı bir gelenek olarak yerleşmiş, dünyanın çeşitli ülkelerinde de, aynı algı ile şakalar yapılan gün olarak kabul edilmiştir.

Bilginin paylaşılması, kalıcı hale gelmesi, gelecek nesillere aktarılması, çok eski çağlardan beri insanlık tarihi için önem arz etmektedir.

Zaman su gibi akıp gidiyor.

İnsan bir muamma... Bir görünen yüzü var, bir de görünmeyen... Herkes kendine münhasır ayrı bir âlem.

İnsanlar, doğarlar, yaşarlar ve ölürler.

Filmcilik maceramız 20. yüzyılın ilk yıllarında başladı.

"Okumak", medeni toplumların gelişmesinde sürükleyici bir rol üstlenen; topluma anlayış, seviye, değer kazandıran temel bir alışkanlık, önemli bir kültürdür.

"Kostantîniyye elbette fethedilecektir. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandandır! Onu fetheden askerler ne güzel askerlerdir!"

Engin bir insan ahlakı ile yoğrulmuş olan tarihimiz, ibretlik hikâyeler, menkıbelerle doludur.

Geçtiğimiz günlerde Türk Edebiyatı Vakfı'na gitmiştim. Değerli dostum Hayati İnanç'ın sohbet toplantısı vardı.

Yıllar önce Yahudi asıllı Amerika eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, Sovyetler Birliğinin dağılmasının ardından "yeni düşman cephesi"nin Müslümanlar olduğunu ima eden açıklamalarda bulunmuştu.

Türk Sineması 100. yaşına girdi. Bir asırlık bu geçmiş üzerine medya, sinema sektörü, sinema ile ilgili her kurum ve herkes sinemayı konuşmaya başladı.

Yarın 27 Aralık. Bana unutulmuş tarihî bir vakayı hatırlattı. Birinci Dünya Savaşı yılları... Batı devletlerinin bala üşüşmüş sinekler gibi Osmanlı topraklarına çöreklendiği yıllar... Bir diğer adıyla Osmanlı'nın ateşten yılları... Fakat Osmanlı bu... Öyle kolay lokma olacak bir millet değildi...