Halime Gürbüz

- Yine günlerden bir gün bir anne, evin dağınıklığını görünce durdu… Ve felsefe dünyasında çığır açacak o sözünü söyledi: “Her yer, her yerde…”

​-Lazanya sanki ülke olacakmış da son anda vazgeçip yemek olmuş gibi değil mi?

Lokman Hakîm, oğluna dedi ki:

Bir gün yaralı bir kuş Hazreti Süleyman’a gelerek, kanadını bir dervişin kırdığını söyler. Hazreti Süleyman, dervişi hemen huzuruna çağırtır. Ve ona sorar;

Mustafa Topaloğlu’nun bitiremediği cümleler gibi bazen hayat. Biraz yarım, biraz karmaşık… Arada vitesi boşa alalım, ortaya karışık yaşayalım;

Bugün moralim; teknik direktör tarafından maçın 55. dakikasında kenara alınan yıldız futbolcunun tekme attığı 0,5'lik su şişesi gibi…

Bir adam hileyle kuşun birini tuzağa düşürerek yakaladı. Kuş dile geldi, yalvardı

-İngilizce nedense kulağa havalı gelen bir dil ama gerçekler öyle değil… Misal, Premier Ligdeki Newcastle United çok karizmatik bi takım ismi ama Türkçesi; Yenikale Birlik. Köy minibüsü mü bu gıı? Sınırlı sorumlu tarım kooperatifi mi?

“Bir insanın hayatının ikinci yarısı, ilk yarıda kazanılan alışkanlıkların sürdürülmesinden ibarettir” demiş Dostoyevski. Önce biz alışkanlıklarımızı oluştururuz, sonrasında ise alışkanlıklarımız bizi oluşturuyor.

-Şeker küpü olarak doğdum, sonra neşe küpü, bir zaman sonra zekâ küpü, derken sabır küpü, şimdilerde de sinir küpü gibiyim!

Birinin sırtına basarak, yükselemezsiniz! Birini küçük düşürerek, büyüyemezsiniz, Birini ağlatıp, gülemezsiniz,

Adamın biri perperişan, sargı yara bere içinde gelmiştir eve.

Artık sağlığım için, önce boş veriyorum, sonra yol veriyorum, en son koyveriyorum gidiyooooo.!!

Sisal, Agavaceae familyasından sert coğrafi şartları seven, içerdiği sağlam ve dayanıklı lifleri sayesinde tekstil sanayisinin gözdesi bir bitki türü.

Hiçbir duygumu saklayamıyorum, ne düşünüyorsam ne hissediyorsam suratımda ledler hâlinde yanıp sönüyor… diyorsan sen de bizdensin.

Pandemi bahane, fırsatçılık şahane… Tüm sektörlerde, markette, çarşıda, pazarda hatta ev kiralarında!.. Yetkililerin ikazı dinlenmedi, devlet denetlemiyor dendi, sosyal medya kampanyaları alevlendi. Tüm fırsatçılara gelsin Behlül Dânâ’nın hikâyesi…

Vaktizamanında Uzak Doğu’da büyük bir savaşçı yaşardı. Artık yaşlanan bu samuray, vaktini gençlere manevi dersler vererek geçiriyordu.

Genç kız her şeyden şikâyetçiydi. Hayat, çok zordu ve sürekli savaşmaktan, mücadele etmekten yorulmuştu. Bir problemi çözer çözmez, bir yenisi çıkıyordu karşısına.

Çoğu zaman karalama yaptığımızın farkında bile olmayız. Belki sıkıntıdan, belki keyiften kendimizi bir şeyler karalarken buluruz. Lakin karalama deyip geçmemek gerekiyor. Çünkü çizdiklerimiz karakterimizi ele veriyor…

Onca nimet varken kul hakkı yemek niyedir ki? Eski Endülüs hükümdarlarından biri gariban bir kadının arsasını çok beğenmişti. Şahane manzarasıyla yeni yaptıracağı saray için en uygun mevkideydi. Arsa hemen hükümdarın hazinesine katıldı hem de hiç bir bedel ödenmeden… Müşkül durumda kalan kadın, çareyi hükümdarı kadıya şikâyet etmekle buldu.