Halime Gürbüz

Bilmeye kendinden başlamalı insan...

​Yeni nesil ayarsız sıfatlar, fiiller, kelimeler sonucu keşmekeş bir jargon oluştu.

Pek çok kişi gibi ben de klişe Amerikan filmi repliğiyle sormak istiyorum; “Hey dostum, senin sorunun ne haAA?!” Kime mi? Hangi yöne tarandığını asla çözemediğimiz saçlarıyla profesyonel megolaman Donald Trump’a. Adam, ülkemiz de dâhil tüm dünyanın başına bela kesildi! Yeni seçildiğinde yazmıştım ‘Bu yarın öbür gün bir ülkeye kızsa canlı yayında küfredecekmiş gibi duruyor’ diye, oldu da nihayetinde. Sosyal medyadan oradan buradan sallayıp duruyor.. Anam eli dursa baldırı durmuyor; önüne gelene çatıyor, kavgacı mahalle karıları gibi insan selam vermeye korkuyor.

Delinin biri kuyuya taş atıyor, kırk akıllı çıkaramıyor. Moda tam da bu işte! Birilerinin uydurdukları sayesinde tek tip insanlar olmak, hem bedenen hem de zihnen. Birileri bizimle dalga geçiyor, kuytuda da kıs kıs gülüyor… Tıpkı kıyafetin üstüne atleti ters giydirdikleri, kombinezonu elbise diye yutturdukları gibi erkek pantolonları da kısaldı; bilekte ve dar paça. Koca koca adamlarda ‘düdük’ gibi pantolonlar! Kısa paça, kıllı bacaklar, çorapsız ayakkabı, dükkânı su basmış esnaf gibi ortada dolaşan birçok 'eeerkek’e rastlıyoruz. Gelecekten endişe ediyoruz… Moda diye etek giyecek erkekler, kuyruk takacak kadınlar ve uzun uzun baksan da cinsiyeti anlaşılamayacak ara formlar oluştu...

Belki de önce kendine bir bakmalı insan...

“Sev seni seveni, hâk ile yeksan ise; sevme seni sevmeyeni, Mısır’a sultan ise...”

Anthony Burgess beyninde tümör olduğunu ve bunun kendisini bir yıl içinde öldüreceğini öğrendiği sırada kırk yaşındaydı. O sıralarda beş parası yoktu ve kısa süre içinde dul kalacak olan eşi Lynne’e miras bırakabileceği hiçbir şeyi bulunmuyordu.

​Anlı şanlı Türk kahvesine ve bir çay ülkesi olmamıza rağmen o ünlü Amerikan kahve zincirinin Türkiye’de sayısı giderek artıyor...

​Ne anlatırsan anlat, anlattıkların karşındakinin anladığı kadardır...

Sayın değerli, bazen hüzünlü bazen kederli, su gibi akan şimşek gibi çakan muhterem okurlarım; kalbimin en derin köşesinde, gül suyu şişesinde saklamış olduğum selamlarımı sunar, evvela sizi, beni, tarladaki dikeni, dünyada olup biteni, gurbette hasret çekeni, baharı yazı, bahçedeki kazı, erkeği kızı, insandaki nazı yaratan Allah'tan iyi olmanı diler bayramınızı kutlarım...

​Efendim, her kim cemiyet içinde yer etmek arzusunda ise, "telefon" telaffuz edilen asrı zaman keşfinin âdâb-ı muâşeretini bilmesi, uygulaması ve bittabi emsal teşkil edecek tele-hasbihaller yapması zaruridir! Şart!

10 yılın değerini anlamak için, Yeni boşanmış çifte sorun.

​Bir narkozdan ayılırken söylenenler tehlikelidir, bir de uykuda konuşurken demiş Froyd....

Amerika Birleşik Devletler Başkanı Theodor Roosevelt, Louisiana ve Mississippi eyaletleri arasında yaşanan sınır sorununu çözmek için o bölgeye gider.

ABD’den pavyon kabadayısı tarzı tehditler falan ortam gergin lakin ben siyaset sevmeyenlerdenim. Konuşsam ağır konuşurum kendime yazık ederim. Meşhur dizi repliği; “Adam pislik çıktı Rıza Baba!” diyelim, kendi kendimize iki satır eğlenelim;

Olaylar, olaylar, operasyonlar, soruşturmalar, kaçanlar, kovalayanlar... Amma velakin detaylarla boğuşanlar, özü ve aslı gözden kaçırırlar... Az bir kenara çekilmek ve de büyük resmi görebilmek gerek...

Çalışkan olursun inek derler, Akıllı olursun çakal derler. Erken yatarsın tavuk derler, Geç yatarsın gece kuşu. Sesin güzelse bülbül derler, Kötüyse karga.

Avustoza kaldı bir hafta. Duyarsınız cır cır cırrr sesini etrafta. Belkim bilirsiniz Avustoz Böceğiynen Karınca masalını ama akikisini benden dinleyin be apla;

"Men dakka dukka" çalma kapımı çalarlar kapını, kötülük eden kötülük bulur, eden bulur manasında Arapça bir deyiş.

Çoğu eleştirmence Batı'nın yetiştirdiği son şair kabul edilen T.S. Eliot’un güzel bir sözü var: