Halime Gürbüz

Yağmurdan hoşlanmıyor çoğu insan.

Hayatta her şey ters giderken inadına mutlu olmalı! Ters giden her şeye...

Her ülkenin kendine has jest ve mimikleri apayrı bir beden dili var.

Telefonun ziline yerinden zıplayan biriyimdir ben.

"Veee sonsuza dek mutlu yaşadılar..." diye biten masallarımız vardı dinlediğimiz...

Kibrit çöpü kadar ışık saçmadıkları halde, kendilerini olimpiyat meşalesi sananlara...

Şöhretmiş, mevkiymiş, kariyermiş hepsi boş be yaa...

Kabul, uysal bir görüntüm var. Tamam sabırlı biriyim de ama, insan gün içinde art arda öyle olaylarla, öyle gereksiz lakırdılarla karşılaşıyor ki, eşref saatinin zaman aralığı zorla daraltılıyor.

Malum günümüzde İngilizce şart. Bir dili iyi öğrenmek ve kullanmak için ise deyimleri bilmek... Bakalım bugün bize medeniyet dersi vermeye kalkan Batı dünyasının incisi İngilizler, Orta Çağda dillerine hangi deyimi nasıl katmış;

Çocukları çok seviyor, görünce dayanamıyor öpüyor mıncıklıyor sizin de bir tane olsun istiyorsunuz. Emin misiniz? Tekrar soruyorum; emin misiniz? Karar vermeden önce, çocuklu hayata kendinizi hazırlamaya ne dersiniz?

Ünlü grafoloji (el yazısından kişilik analizi) uzmanı Prof. Zııteeren Khöy; imzanın, kişiliğin plakası olduğunu açıkladı ve şöyle devam etti; "İmza, basit bir karalama değildir. Bürokratik bir detaydan ziyade, kişinin alâmetifarikası, kişiliğin plakasıdır..."

Şu merdiven otomatiklerinden az çekmedik. Tam inerken, çıkarken en fenası da iki kat arasında söner; karanlıkta bırakır, insanı sinir eder bazen merdivenden yuvarlatırdı.

Üç türlü yalan vardır; basit yalan, kuyruklu yalan ve istatistik.

New York'ta bir bankanın önünde duran son model Rolls Royce otomobilden inen adam, hızlı adımlarla bankaya girdi ve önüne çıkan ilk görevliye, bireysel kredi için başvuruda bulunmak istediğini söyledi.

Ya rabbi, biz yedik içtik düşünmeden; geldik bu hale bilmeden! Doğru yolu bulduk; diyete niyet ettik, üç beyazdan uzak durduk, karbonhidratı komple unuttuk.

Kentsel dönüşümdü, okulların açılmasıydı, düğün sezonuydu derken kiraları iyice tavan yaptırmış tüm gayrımenkul sahibi ve emlakçılara kalbi hürmetlerimle....

Yaşı yetenler hatırlar, eskiden cep telefonları yoktu... Dilimize 'numara çevirmek' deyimini sokan yuvarlak diskteki rakamlara parmakların sokularak numaranın sabırla tıkır mıkır çevrildiği sabit ev telefonları vardı... Evin en prestijli noktasına konur, üzerine dantel serilir, çalınca 'ilk ben açayım' heyecanı yaşanırdı.

Aaah Maraş dondurması... Lezzeti sarmış cihanı ama zordur alması!.. Efem, Maraş dondurması alırken mağdur olan birçok okurdan telefon aldık.

Modern hayatın getirdikleri, internet, akıllı telefonlar, sosyal medya derken artık tamamen tedavülden kalkmaya yüz tuttu sözlü iletişim...

Selam anne :) Tanışalım mı? Hiç âdetim değildir ama güzelliğinize kayıtsız kalamadım ya gı!