Hasan Yavaş

Dünyada me­de­nî, kül­tür­lü ve na­mus­lu bir in­san olarak yaşamak, en büyük bahtiyarlıktır. Bunun için her şey­den ön­ce, dü­rüst ve ça­lış­kan­ olmalıdır.

''Ömrünü nerede geçirdin? Malını nerede kazanıp nerede harcadın? Gençliğini ne yaparak geçirdin? Öğrendiğin ilimle ne amel işledin?''

Ey genç kardeşlerim! Kendini insanlığa ve İslâmiyete hizmete adayan her gencimiz, Eshâb-ı kirâmın temiz hayatlarını kendisine örnek edinmelidir.

Ey genç kardeşim! Her yaptığın işin, en mükemmelini ve en iyisini yapmalısın. Sen (Çalışkan olan, Allahın sevgilisidir) diyen bir Peygamberin ümmetisin!

Hepinize üç şey çok lâzımdır: Önce doğru bir îmân edinmektir. Sonra her işinde, İslâma uyarak yaşamaktır. Diğeri de, her işinde, ihlâs ile hareket etmektir...

Her istediğine kavuşabilecek güç ve kuvvete sahip olan sevgili gençler! İhtiyarlık günleri gelmeden gençliğinizin kıymetini biliniz!

Müslüman, insanları zararsız ve iyi huylu yapmak için gönderilmiş olan İslâm dinine iman edip ona uyan kimsedir. Devamlı çalışır ve helâl kazanır.

Nasihat, Allahü teâlânın bir kimseye verdiği nimetinin onda kalarak, dinine ve dünyasına faydalı olmasını istemek demektir. Nasihat eden, yumuşak, mütevâzı olmalıdır!

Peygamber efendimiz, ''Son sözü, 'Lâ ilâhe illallah' olan, muhakkak cennete girer'' buyurdular. Cennet, ibadet karşılığı olmayıp, ilâhî bir ihsandır ve tek şartı iman ile ölmektir.

Çocuğun ismini ilim ehli, sâlih bir zâta koydurmalıdır! Eshâb-ı kirâm, çocuklarının isimlerini Peygamber efendimize verdirmeyi tercih etmişlerdir.

Bir Müslümanın öldüğünü haber alan her Müslümanın, onun cenazesinde bulunması farz-ı kifâyedir ve kul haklarındandır.

Cömertlik, dinimizde çok methedilmiştir. İnsanlara faydası en çok olan asıl iyilik/cömertlik ise, onların da imana kavuşmasına ve böylece cennete girmesine çalışmaktır.

Hadis-i şerifte buyuruldu ki: "Aksıran hamd etmemişse, hatırlatmak için 'Elhamdülillah' de! Çünkü aksıranın hamd etmesi her derde devadır."

Hamd, bütün nimetleri Allahü teâlânın yarattığına ve gönderdiğine inanmak ve söylemek demektir. Şükür, O’nun verdiği nimetleri İslamiyete uygun olarak kullanmak demektir.

Süfyan-ı Sevri hazretleri buyurdu ki: "Allah rızası için niyet etmeden yemeğe davet edene, bir günah yazılır. Böyle niyet etmeden gidene de, iki günah yazılır."

"Hasta bir Müslümanı sabah ziyaret edene, akşama kadar; akşam ziyaret edene ise sabaha kadar yetmiş bin melek dua ve istiğfar eder. Cennette de kendisine bir bahçe verilir."

Resulullah Efendimiz bir hadîs-i şerîfte buyurdu ki: "Bir Müslümanın kalbini kırmak, haksız olarak incitmek, Kâbe’yi 70 kere yıkmaktan daha günahtır."

Her Müslümanın, komşularına, hocalarına, öğrencilerine, ailesine, emrinde olanlara, devlete, bütün vatandaşlara, dini ve milleti başka olanlara karşı görevleri vardır...

“Şu iki şeyden daha kötüsü yoktur: Allah’a şirk koşmak ve onun kullarına zararlı olmak. Şu iki hasletten de daha üstünü yoktur: Allah’a iman etmek ve onun kullarına faydalı olmak.”

Sevgili Peygamberimiz, hazret-i Ali’ye buyurdu ki: (Yâ Ali! Altı yüz bin koyun mu istersin, yahut altı yüzbin altın mı veyahut altı yüz bin nasihat mı istersin?)