Hasan Yavaş

Müslümanlara en büyük zarârı dokunan kimse, Mustafâ Reşîd Paşa'dır. Londra'da azılı ve sinsi bir İslâm düşmanı olarak yetiştirildi. 

İngilizler, her türlü vâsıtaları kullanarak Müslümanları ilimde ve fende geri bıraktılar. Müslümanların ticâret ve san’atlarına mâni olundu. 

İngilizlerin yetiştirdiği Hamîdullah, Muhammed aleyhisselâmı, sâdece 'Müslümânların peygamberi' olarak tanıtmaya çalışmaktadır.

Son üç asırda, Türk ve İslam âlemi, nerede bir ihanete uğramışsa, bunun altında mutlaka İngiltere vardır. Osmanlıyı yıkıp topraklarında 23 adet devlet kurdular. 

Zülfikâr Alî Butto’yu devirerek yerine geçen Ziyâ-ül-Hak'ı; İslâm düşmanlarının arzû ettikleri şeyleri yapmadığı için şehit ettiler!..

İslâmiyete düşmanlıklarını Müslümanların anlamaması için, Hindistân'ın "dâr-ül-islâm" olduğuna dâir fetvâlar aldılar!..

Gandi, İngilizler tarafından yetiştirilmiş bir kimsenin oğlu olduğu hâlde, İngiliz zulmüne dayanamamış ve onlarla mücâdele etmiştir...

ABD eski Hâriciye Nâzırı Williams Jennings Bryan, İngiliz hükûmetinin Rusya'dan daha zâlim ve daha aşağı olduğunu söyler...

İngilizler, açtıkları kolejlerde yetiştirdikleri talebeleri, babalarının dinlerine ve ecdâdlarına düşman etmişler, beyinlerini yıkamışlardır.

Hâkim oldukları bütün İslâm memleketlerinde yaptıkları gibi, İslâm âlimlerini, İslâm kitaplarını, İslâm mekteplerini yok ettiler.

Tanzimat dönemi, Türkiye’de ve hatta bütün dünyada İslamın karanlık günlerinin başlangıcı olmuştu...

Hindistan’da her türlü menfaati temin eden hain İngilizler, hâkim oldukları her İslam memleketinde yaptıklarını burada da yapmışlardır.

Ekber Şâh zamanında Hindistan’da İslâm âlimlerine itibar azalmıştı. İşte böyle bir zamanda, İngilizler Hindistân'a girdiler.

İngilizler, mağrûr ve kibirlidir. Kendilerinden olmayanlara hayvanlara bile lâyık olmayan muameleler yapmışlardır. 

İngilizler, yüzyıllardır İslam memleketlerini kana boyamakla kalmamış, İskoç masonları, binlerce Müslümanın dinden çıkmasına sebep olmuştur!

İngiliz siyasetinin temeli, İslâmiyeti yok etmektir. Bu siyasetin sebebi, İslâmiyetten korkmalarıdır...

Tövbe-i nasûh, kulun geçmişte işlediği günaha pişman olması ve bundan sonra da o günaha dönmemeye kati olarak karar vermesidir...

Tövbe, insanların kurtuluşudur. Gönlün hayatı ve cânın besinidir, gıdasıdır. Âhiretin meyvesidir. Müminin sürûrudur. Günahlar demetinin şifâsıdır.

Kelime-i şehâdet söyleyeni mümin kabûl etmelidir. Büyük günâhları varsa, bu sebeple kendilerine küfür ve nifak damgasını vurmamalıdır.

Hakîkî tövbe eden, cenâb-ı Hak katında [indinde] bütün halkın en azîzi, en kıymetlisi ve en sevgilisidir.