İrfan Özfatura

Sıraselviler, Cevizli, Cevizlibağ... Demek zamanında ne çok ceviz varmış İstanbul'da...

Amerikalı kadınlar kocalarından çok çeker, alkolü yasaklatmayı başarırlar. Ancak beklenmeyen şeyler olur, mafya sektöre el atar...

İngilizler 16 yaşını aşanları toplama kamplarına kapatır, köylerini ve mahsullerini yakar, hayvanlarına el koyarlar. Verimli toprakları üzerinde şehir büyüklüğünde çiftlikler kurarlar

Bugünlerde sokaklar bomboş, fotoğraflık mekânlar ortada. Ne çöp varili ne seyyar ne de kafile ve gruplar.

Tuna’dan geçmiş midir, ak tolga giymiş midir, bilmiyoruz ama Rumeli Beylerbeyi Mehmed Paşa’nın bir yalısı vardır kıyıda.

Sol görüşlü militanlar Ülkücü öğrenci Dursun Önkuzu’ya Ankara Teknik Yüksek Öğretmen Okulunun yatakhanesinde üç gün işkence yapmış, ciğerlerini pompa ile patlatıp okulun çatısından atmışlardı. Hatırlarsınız kurban eti dağıtan Yasin Börü de vicdansızca itilmişti betona.

Bizim ilk mektebe gittiğimiz yıllarda maarif gürbüz çocuk konusunda ısrarcıydı, cumhuriyet nesli Hanslar, Corclar gibi etine dolgun olmalıydı. Anneler besleme telaşına kapıldılar, el kadar bebelere süt, pekmez, balık yağı dayadılar.

İlk insanlı uçuş deyince Batı kaynakları 1783’te Paris’te sıcak hava balonuyla yapılan uçuşa atıf yapar, Hezarfen ve Lâgariyi yok sayarlar.

Hasat zamanı herkes yorulur fakat kadınlar biraz daha fazla yorulurlar. İmsakla kalkar, azık hazırlar, gün boyu dal sıyırır, kasalara doldururlar. Akşam elek başında tıkırdar, çocuklara, tavuklara, sığırlara bakarlar ayrıca.

Meralar, menderesler, dipsiz göller, çılgın çağlayanlar. Rabbim bol su bahşetmiş, gözünüz yeşile doyuyor.

Ordu’nun iki bine yakın deresi, üç yüzü aşkın şelalesi var, bu rakamlar artabilir, say say bitmiyor zira...

Köklü tarih, dallardan taşan bereket, emsalsiz sofra… Giden yine geliyor, pişman olmuyor asla.

Bir zamanlar nüfusu 50 bine yaklaşan meşhuur Arapgir, evladını evde tutmaya çalışıyor.

Gençtim, içim kıpır kıpırdı, memlekete faydam dokunsun istiyordum, “Boğulacaksam da büyük suda boğulayım” dedim, İstanbul’a geldim...

Mısır'da binicilik subaylardan sorulurdu, son büyük müsabakayı kazandığımda hem genç hem sivildim hem yeni rejime muhaliftim. Üstelik Türk’tüm ve Osmanlı şehzadesiydim. Nasıl kızmasınlar!

Yok birinci musluk havuzu beş dakikada dolduruyormuş da, öbürü üç dakikada. Peki ikisi açıkken ne kadar zamanda?

Hükûmetin başı Süleyman Demirel-Erdal İnönü katliama sessiz kalır, Millî Savunma Bakanı Nevzat Ayaz, şehitlerin hesabını soramaz.

7 bin yıllık bir belde her adımınıza bir cami, türbe, çeşme, hazire...

Oltasını eline alan sahile koşuyor. Peki, ama ne uğruna? Amaç yarım kova balık tutmak mı yoksa oksijen eşliğinde kendi çapında heyecan mı yaşamak?

İlkokul birden, üniversite sona kadar tekrar tekrar devrim tarihi okuduk. “Tarih tekerrürden ibarettir” derken bunu mu anladılar acaba?