İrfan Özfatura

Bir zamanlar firmalar müşteri aramıyor, yer lütfediyorlardı. Mazot makul, müşteri mebzuldu. Arabalar dolu gider, dolu döner, aylarca kontak kapatmazlardı.

Irkçı beyazlar Oklahoma Tulsa’da 300 siyahiyi öldürür, 800’ünü yaralar, 1.256 mesken, 11 kilise, 31 restoran, 20 mağaza, 5 otel, sinemalar, tiyatrolar, 8 klinik, koca hastane ve kütüphaneyi yakarlar. 9 bin kişi sokakta kalır, katillerden biri bile çıkarılmaz hâkim karşısına.

Battal Gazi’nin torunları, tabii malzeme ve anam ninem usulü yemeklerle dorukta

Fonograflar, gramofonlar, pikaplar, diyotlar, savaş görmüş mikrofonlar... Ceviz ağacından, çeyiz sandığı ebadında ve mobilya endamında radyolar...

İlk hat 5 ayda 876 bin yolcu çekip milyon kuruş kazanınca raylar Eminönü, Aksaray, Topkapı ve Yedikule’ye de uzar.

Adam Suriye Hava Kuvvetlerinde pilot diyelim. Komutanı “Git şu kasabaya varil bombası at” diye emreder. Başüstüne! O gün de pazarı vardır, civar köyler inmiş, omuz omuzu sökmez meydanda. Nişan alır bırakır tam da çarşının ortasına!

Anneler ve babalar filan ayın bilmem kaçıncı pazarı değil, her gün aranmalı. Bak çok pişman olursunuz sonra.

Parıltılı reklamlara kanmayın deterjan cilt hastalıkları, ağız, mide, boğaz iltihabı yapar. Karaciğer, akciğer, böbrek, pankreas, dalak ve merkezî sinir sisteminde hasara yol açar.

Bakkal dert dinler, borç verir, teselli eder, emanetçilik yapar, adres gösterir, kiracı bulur, evinizi satar ama marketler gelince sırt çeviririz onlara.

Şöhret olmak isteyen saflar, tarlasını tapanını satar, gelir “ün” kapanında kapana kısılırlar

Müsilaj denen canavarı elimizle besledik. Yağ, deterjan, boya... Denizi de kusturduk sonunda.

Biz hayalet gemi denince borçtan, harçtan, suçtan dolayı sahipsiz kalan; yatan, batan, karaya oturan tekneleri anlıyoruz ama...

Seçtiklerinizi devirdik, idam ettik, yerlerine geçtik. Haydi sevinin!

Hâkim Salim Başol, Hasan Polatkan’a “Niye bu kadar şeker fabrikası yaptınız” diye sorar. Cevabı dinleme lütfunda bile bulunmaz, “Tamam uzatma” der, “yemeğe gideceğiz daha!”

Gazze Hicri 13 yılında fethedilir. Aradaki 40 yıllık Haçlı istilasını çıkarırsak 14 asırdır Müslümandır.

Biz ne yazsak diye bir hafta düşünüyoruz, kahvedekiler beş dakikada on mevzu buluyor.

Birinin parasını, eşyasını çalarsınız hırsızsınız! Peki ya bir milletin evini ocağını, hürriyetini çalarsanız? Bir insanı tabanca bıçakla öldürürseniz katilsiniz. Peki sivil halka tankla topla, tayyare ile saldırırsanız?

Turistler ıslak sokakta saf tutan cemaate hayretle bakar, teneke minareyi İstanbul’a yakıştıramazlar.

Peyami Safa, Fatih Harbiye romanında iki başdurak arasındaki uçurumları yazar. Şişli’de kürklü kadınlar, şapkalı adamlar, cepheleri heykelli apartmanlar vardır; Fatih’te cumbalı ahşaplar, kubbeli camiler, çeşmeler, çınarlar...

Yüksek faiz vadet, öncekilerin alacaklarını sonrakilerin parası ile öde, sistem çökmeden kasayı boşalt, sonra başka ülkeye....