Kemal Belgin

G.Saray-Trabzonspor maçı tartışmasız bu sezonun en önemli maçlarının başında gelecekti.

Yazımın başında Galatasaray'ın puan cetvelinde büyük bir hızla düşme hattına doğru yaklaştığını yazacaktım ama aklıma geldi buna zaten geçen hafta değinmiştim.

Geçtiğimiz hafta sonu ekranda alt yazı geçiyordu... Diyordu ki, Mustafa Denizli ile Altay arasındaki bağlar koptu...

Fenerbahçe'nin İsmail Kartal ile sahaya dizeceği 11'le bu deplasman oyununda ortaya koyacağı futbol çok merak ediliyordu.

Biraz Moda'ya turlamaya çıkmış idim... Eve döndüğümde televizyonu açtım ve dondum kaldım. Kimileri için beklenen son idi ama... Evet, Galatasaray ve Fatih Terim birlikteliği sona erdirilmiş idi... Tabii ki sadece görev açısından...

F.Bahçe’nin, yani hakiki anlamda teknik direktörsüz F.Bahçe’nin, son haftaların iyi sonuçlar alan takımı Adana Demirspor’a karşı ikinci yarının ilk maçında alacağı sonuç merak konusu olmuştu.

Geçtiğimiz haftalarda iki perşembe üst üste köşemde Galatasaray takımının Muslera hariç beşten fazla o formanın değerinde oyuncusu olmadığını yazmıştım.

Ömer Üründül kardeşim aradı ve beni şoke eden bir haberi ulaştırdı. Ne mi idi? Alanyaspor, teknik direktör Bülent Korkmaz'ın görevine son vermiş... Nasıl olurdu?

Efendim, F.Bahçe bu defa karşısında ligin belki de en zayıf takımını buldu ve maçı buna rağmen sadece 2-0 kazandı. Neyse... Ama bu sonuç bence önemli değil... Hatta açık fark bile olsaydı önemsiz idi.

Konya’da dün akşam öyle bir maç seyrettik ki, sanki iki takımın teknik direktörleri rakiplerine de aynı oyun taktiğini vermişlerdi! Kontrollü çıkış, çabuk, kalabalık, saha doldurarak savunma ve de tabii ki gerektiğinde ikili mücadele…

Galatasaray, son maçların mutlak hâkimi, ligin dibinden şampiyonluk yarışına katılan Başakşehir karşısında yenilgiden bitime çok az bir zaman kala kurtuldu. Kimin golü ile mi? Mustafa Muhammed'in ustalık kokan kafa vuruşu ile...

Her zaman ligin en önemli unvanları için yarışan Galatasaray bu gidişle kümede kalabilmek için bir çaba gösterecek gibi. Dün akşam Adana'da Adana Demirspor'un forması içindeki kendi havuzundan gönderdiği kiralık oyuncu Yunus’la hayli karanlık bir gece yaşadı.

F.Bahçe-Beşiktaş derbisi bence iki takımın saha dizilişlerindeki, tabii ki buna göre oyuncu seçimlerindeki doğrularına kilitlenecekti. Kadrolar açıklandığında Beşiktaş’ı yerleştirmek çok kolay oldu da, F.Bahçe’nin içinden bir türlü çıkamıyorduk.

Öteden beri böyledir bu iş.. Hangisi mi? Avrupa Kupası maçlarından söz ediyorum. Bu yolda ülkenin tek şampiyonluk kupası, hem de namağlup olarak G.Saray’a aittir.

Dün akşamki maç son yıllarda yerli yabancı kupa veya lig olsun en çok ilgimi çeken maç oldu. Neden mi? Deplasmana gelmiş bir takım yani Fenerbahçe gerek kendi yarı sahasından çıkarken, gerek rakip sahada topa sahipken o kadar pas yapıp o kadar alışverişi rahatlıkla yapıyordu ki, yukarıda da dediğim gibi ne maçı olursa olsun böylesine bir kolaylık yaşanmamıştır sanırım.

Başlık biraz anlaşılmaz gibi duruyor değil mi? Peki nedir? Başkan yeniden seçildi. Konuşmasında şampiyonluk için “Sakın haaa...” deyip durdu. Bu kulübün tamamını, durum ne olursa olsun, diken üstünde tutmaya devam ettirmektir.

Üç büyükler içinde Trabzonspor’u kovalama ihtimali en fazla olan takım F.Bahçe olarak görünüyordu. Rizespor ise hele hele dünkü kadro yapısı ve ne oynadığı bilinmeyen hâliyle galiba küme düşmenin bir numaralı adayıdır.

Dün akşam haftanın açılışını yapan iki takım da son haftalarda aldıkları darbelerle lig klasmanında bir hayli aşağılara inerlerken, bu defa karşılıklı hesaplaşacaklardı.

Bu başlık da nereden çıktı demeyin... Geçen hafta bu köşede “Fenerbahçe’nin basketbol erkek takımı koçunu değiştirmesi gerekir” diye yazmıştım.

Ne ev sahibi Göztepe ne de favori gösterilmesine rağmen F.Bahçe dün akşamki maçta futbol adına, heyecan adına bir şey ortaya koyabildiler.