M. Ali Demirbaş

Allahü teâlânın dininden bir meseleyi birine öğretmek, anlatmak, yüz umreye bedeldir.

Ehl-i sünnet âlimlerinin nasihatlerini, kitaplardan anlatmak suretiyle, insanların en azından gittikleri yolu, önlerindeki çukurları görecekleri kadar ışık tutmalıyız.

Niyetimiz, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiği şekilde, Allahü teâlânın dinini doğru olarak yaymak, Onun kullarına iyilik etmektir.

Allahü teâlâ, hangi işleri yapanların Cennete veya Cehenneme gideceğini açıkça bildirmiş, hiç kimseye özür, bahane kalmamıştır.

Hadis-i şerifler Kur'an-ı kerimi açıkladığı gibi, bazı âyetler de, diğer âyetleri açıklar.

Amelî hükümlerde, birleşmemek kötü değil, aksine rahmettir. Amelde mezheplerin çıkışı bu rahmetten dolayıdır.

Unutunca namazın kazaya kalması günah olmaz. Ama kaza etmek gerekir.

Allahü teâlâya yakın olanların vücutları keramettir.

Doğruyu bulana, hakikati görene kadar akıl lazımdır. Fakat doğruyu bulduktan sonra, hâlâ akla tâbi olmak, kendi nefsine uymaktır.

Bir milletin güçlenip büyümesi için, hem inançlı olması, hem de o asrın teknolojisinin en iyisini yapması lazımdır.

"İmamın namazda, ihtiyaçtan fazla yüksek sesle okuması, namazı bozmazsa da, haramdır."

"Ey hâlleri iyiden kötüye, kötüden iyiye çeviren büyük Allah'ım, bizi en güzel hâle çevir! Bize iyi hâller ihsan eyle!"

Herkes, kendi mezhebinin hükmüyle amel ederse rıza-i ilahiye kavuşulmuş olur. Bir ihtiyaç yokken, başka bir mezhebin hükmüyle amel etmek mezhepsizlik olur.

Namaz kılarken, vaktine, farzına, vacibine, sünnetine dikkat ederiz ki, bunların hepsini Allah için yapıyoruz. Bizim namaz kılmamıza vesile olana da elbette sevab olur.

Bize kadar, canla, malla, binbir emek ve zahmetle gelen Ehl-i sünnet bayrağını mutlaka bizden sonrakilere de ulaştırmak zorundayız.

İnsanların hayırlısı, Kur'ân-ı kerimin ilimlerini bilen ve o ilmi yayandır. Doğru yazılmış bir ilmihali yaymak, Kur'an ilimlerini yaymak olur.

Namaz kılmayan Müslüman, günde tam 60 kere Allahü teâlâya karşı gelmiş oluyor. Böyle bir insan nasıl kurtulur?

Birinden yardım istemek, Allahü teâlânın emrettiği sebeplere yapışmak olur.

İnsan diri iken de, ölü iken de bir şey yaratamaz. Ancak Allahü teâlânın yaratmasına vasıta, sebep olmaktadır.

Diriye de yardım ettiren Allah'tır. Allahü teâlâ ölülere kuvvet vermekten âciz değildir.