M. Ali Demirbaş

İbadet olarak, ilim öğrenmek en faziletlisidir. İlmihâl okumakla en uygun ilmi öğrenmiş oluruz.

Kurban Bayramı'nın üçüncü günü, imsak vaktinden sonra sefere çıkan zengin, kurban borcundan kurtulmuş olmaz.

Zengin, bayramın üçüncü günü imsak vaktinden sonra, kurban kesmeden sefere çıkarsa, üzerine vacib olduktan sonra çıktığı için günaha girer...

Bir kimse, kurbanını kesmek üzere 4 kişiye vekâlet verse, bu vekillerden biri kesince, ötekilerin görüşünü almaya ihtiyaç yoktur. Kurban, dinimize uygun kesilmiş olur.

İmanın esasını, kimin sevilip kimin sevilmeyeceğini öğrenmek isteyen, Mektubat-ı Rabbânî'yi okumalı.

(Ölmeden önce ölünüz) hadis-i şerifinin mânâsı, (Öldükten sonra göreceklerinizi, ölmeden önce görmeye çalışınız) demektir.

Kurban Bayramı'nın üçüncü günü sefere çıkacağını bilen kimseye, birinci günü kurban kesmek vacib olmaz.

Sadece davar, sığır ve deveden kurban olur. Davar denince koyun, keçi; sığır denince de, inek, boğa, manda, dana, düve, tosun anlaşılır

Zilhiccenin ilk 9 günü oruç tutanın ömrü bereketli olur, malı çoğalır, çoluk çocuğu belalardan muhafaza olur, günahları affolur.

Kurban nisabı hesabına katılacak malın, ticaret için olması şart olmadığı gibi, elinde bir yıl kalmış olması da gerekmez.

İhlas Vakfı'na kurban veya zekât vekâleti veren, İhlas Vakfı'nın hizmetlerine iştirak etmiş olur.

Yeni bir ağaç olmak yerine, büyük bir çınarın dalı olmalıdır. Yani birlik ve beraberlik içinde olmalı ve bölünmemelidir.

İnsan bir dostuna mektup göndereceği zaman, bunu zarfa koyar. Zira mektup zarfsız gitmez. Bunun gibi, her hizmetin de mutlaka bir muhafazaya ihtiyacı vardır.

Kabul olan hac; namaz, oruç ve zekât borçlarının affına sebep olmaz. Bunları geciktirme günahlarının affına sebep olur...

Hacda kurbanı kestireceklere vekâlet verilir. Kestirecek kimsenin de, her hayvanı hangi hacı için kestirdiğini bilmesi şarttır...

Doğru yazılmış tefsirleri okuyanlar böyle felakete düşerse, dinde reformcuların, mezhepsizlerin, bid'at ehlinin tefsirlerini okuyanın hâlinin çok daha kötü olacağı aşikârdır.

Bir kimse, Kur'an'dan, tefsirden anladığına uyarsa, İslam'a uymuş olmaz. Kur'an-ı kerimde her hüküm varsa da, bunları doğru olarak, ancak Resulullah efendimiz anlayıp açıklamıştır.

Tefsir, murad-i ilahiyi anlamak demektir. Kendiliğinden verdiği mânâ doğru olsa bile, meşru yoldan çıkarmadığı için, hata olur. Verdiği mânâ yanlışsa kâfir olur.

Cehennemde sonsuz yanmamak için, her gün muhakkak tevbe ve istiğfar etmelidir. Bu tevbeden daha mühim bir vazife yoktur.

Şeytan, dışarıda kalanın veya ayrı düşünenin kalbine vesvese vermeye başlar, (Sen haklısın, bunlar bozuk zaten) diyerek onu ve kendine inananları felakete sürükler.