Nebi Miş

​Birleşmiş Milletler (BM) 74. Genel Kurulunu yapıyor. Her yıl olduğu gibi bu yıl da dünya liderleri Genel Kurulda konuşacaklar. Cumhurbaşkanı Erdoğan da bugün konuşmasını gerçekleştirecek.

Muhalefet bloku, bugüne kadar konforlu bir alanda siyaset yapmaktaydı. Artık bu konfora sahip değil. Eskiden bir konuda iktidara yönelik eleştiri getirdiğinde, söylediklerinin sorumluluğunu üstlenmeye ihtiyaç duymuyordu.

​Diyarbakır’da HDP önünde anaların çocuklarını terörden kurtarmak için başlattığı eylemin ilk gününden itibaren bazı çevrelerin sürekli tekrarladığı ezberler var. Bu ezberleri iki grupta toplamak mümkün.

HDP Diyarbakır İl Başkanlığı binası önünde Hacire Akar’ın oturma eylemiyle başlayan direniş, her gün yeni ailelerin katılımıyla artıyor.

AK Parti’yi eleştiren tüm kesimler bugünlerde, 2002 sonrası ve 2012 öncesini paranteze alarak durdukları yeri izah etmeye çalışıyorlar.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener şöyle bir açıklama yapmış: “Türkiye Cumhuriyetinde İçişleri Bakanlığı yapmış bir siyasetçi olarak uyarıyorum, o annelerin feryadının çözüm adresi, bir partinin kapısı değil, devletin kapısıdır.”

​Başlıktaki “muhalefet” ifadesi sadece partileri kapsamıyor. Kendisini iktidar karşıtı olarak konumlandıran “duyar kasıcı” tüm örgütlü yapıları, sözüm ona insan hakları derneklerini, bilmem ne aktivistini, insandan nefret eden sözde doğa sevicileri, sanatçı ve televizyon ünlülerini vs. kastediyorum.

Seçimlerin üzerinden beş ay bile geçmedi. Belediye başkan adaylarının vaatlerinin tümünü hatırlıyoruz. Parti liderlerinin verdiği sözleri biliyoruz.

​İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Batman’a düğüne giderken Diyarbakır’a uğramış...” “Uğramış” diyorum. Çünkü İmamoğlu ve ekibi en baştan itibaren “destek ziyaretini” böyle duyurmayı tercih etti.

​Örneğin, bugünkü İngiltere’nin siyasal ve toplumsal şartlarında uygulanamıyor. Bu konuya gelmeden önce biraz geriye gidelim.

İktidar karşıtı muhalefet, ittifaklarına ve iş birliklerine zarar gelmesin diye topyekûn bir “çaba” içerisinde.

Kitlelerin siyaseti okuma biçimleri değişiyor. Bu durum sadece Türkiye ile ilgili değil.

Başlıkta CHP’yi zikrettim. Aslında sadece CHP değil. Buraya İYİ Parti, Saadet Partisi ve diğer bazı muhalefet çevrelerini de ekleyebiliriz. Yazının başlığı da öylesine bir soru değil.

Diyarbakır, Van ve Mardin belediye başkanlarının görevden alınmasına karşı çıkanlar, “seçimle işbaşına gelenin yine seçimle gitmesi gerektiğini” söylüyorlar.

Demokratik bir siyasal alanda uzun dönemli var olabilmek, iktidarını sürdürmek ya da siyasette belirleyici bir etkide bulunmak için yenilenmek gereklidir.

Bu bayramda da, İstanbul’dan Bolu-Ankara yönüne gidenler için trafik yoğunluğu, “yine trafik çilesi” başlığı ile haberleştirildi.

Dün, AK Parti’nin 18. kuruluş yıl dönümüydü.

Ekonomik ve finansal istikrar konusunda her alanda iyileşme var. Faizler aşağı çekildi. Döviz kurları düşüyor. Açıklanan enflasyon rakamları, ibrenin iyiye gittiğini söylüyor.

“Hakikati arama talebiniz yok” başlığı ile yazdığım bir önceki yazıya birbirinin tam zıddı farklı tepkiler geldi.

​Son bir haftada sosyal medyada “kampanyaya” dönüştürülen ya da öne çıkan bazı gündem başlıklarına bir bakalım. Salda Gölü üzerinden başlatılan kampanya, Kaz Dağı’na yaklaşık 40 kilometre uzaklıktaki altın madeni işletmeciliği izni, RTÜK ve BTK’nın internet üzerinden radyo, televizyon ve isteğe bağlı yayınlarla ilgili hazırladığı yönetmelik.