Nuh Albayrak

Merhaba, Türkiye son dönemde, baş döndüren gelişmelere sahne oluyor. Bazan gündem; her biri ayrı bir manşet olabilecek haberlerle doluyor. Ama önümüzdeki günler, bunların hepsine taş çıkartacağa benziyor.

Merhaba Nefesler yine tutuldu. Ekonomi, siyaset, bürokrasi, sivil toplum örgütleri ve tabii medya, Kopenhag Zirvesi'ne endekslendi. Yani yediden yetmişe herkes "Bizi AB'ye alacaklar mı?" sorusunun cevabını bulmaya çalışıyor.

Merhaba, Seçimlerle birlikte tavır değiştiren bazı gazetelerin karşılaştığı tepki, 'savunma' gayretlerine, bu da basında bir 'dolaylı özeleştiri' döneminin başlamasına sebep oldu. Kendilerini aklama telaşına düşen bazı yöneticiler, "Ben masumum, o yaptı" psikolojisiyle birbirlerini ele veriyorlar.

Merhaba,Geçen pazartesi bu sütunda sizlerle paylaştığımız 'medya manevraları' hafta boyunca tartışıldı. Yaptığımız değerlendirmenin birçok meslektaşımız tarafından paylaşılması bizi sevindirdi. Çünkü bu; medyada 'objektif göz'lerin çoğaldığı anlamına gelir ki, sektörümüzün buna gerçekten çok ihtiyacı var.

Merhaba, Seçim öncesi, kamuoyu araştırmalarına göre 'vaziyet almaya' başlayan bazı gazeteler, sonuçlarla birlikte daha hızlı bir 'değişim'le, birkaç gün içinde 'uygun pozisyon'a kavuştular(!)... Bağımsız basınımızda yaşanan bu baş döndüren manevradan sonra hayretle gördük ki, 'sol yanımız bomboş kalmış'...

Merhaba, Türkiye, bu seçime çok zor kavuştu... 'Geçiş' dönemlerinde bile sandık bu kadar 'gel-git' yaşamamıştı. Uzun süre devam eden, "yapılsın mı, yapılmasın mı?" tartışmaları esnasında, biz ülke menfaatlerinin gerektirdiği tutumu sergiledik. Propaganda döneminde de hiçbir ayırım yapmadan bütün partilere geniş yer vererek, objektifliğin ve bütün Türkiye'nin gazetesi olmanın gereğini yerine getirdik.

'Gazete' deyince akla güvensizlik geldiğini hemen herkes kabul ediyor ama sorumluluğunu hiçbir gazete üzerine almıyor. Hatta sık sık vurgulanan, 'Basında güven' sloganları ve ombudsman köşeleriyle 'örnek gazete'cilik iddiaları pekiştiriliyor(!).

Merhaba, Güneyimizden gelen 'sıcak rüzgârlar' arasında kendine yer bulmaya çalışan siyaset; meydanların da desteğiyle ağırlığını hissettirmeye başladı ama hâlâ, "Seçim yapılacak mı" soruları da devam ediyor. Oysa çok şükür(!) Hindistan'dan "Boyalarımız geldi", oy kullanırken kullanılacak paravanlar hazırlandı. Öbür taraftan mahalle muhtarlarının fedakârlığı sayesinde de olsa, seçmen kağıtlarının dağıtımı devam ediyor.

Merhaba, Washington, Brüksel ve Bağdat üçgeni arasında 'koşuşturan' bir haftaydı... Her gün biraz daha yaklaştığını hissettiğimiz Irak merkezli türbülansa, AB Raporu da eklenince, görüş alanımıza girme mücadelesi veren 'seçim havası' tekrar gerilere itildi.

Merhaba, Geçen haftayı "Kritik" yapan en önemli olay; 1 Ekim'de TBMM'de ortaya çıkacak olan tablo, daha açık bir ifadeyle seçimlerin akıbetiydi. Ancak haftanın sonuna geldiğimizde, gündem o kadar farklıydı ki, başlangıçtaki gelişmeler sanki aylar önce yaşanmış gibiydi...

Merhaba, Bıkkınlık veren siyasi belirsizliğin 'bulaşıcı' olumsuzluklarını dile getiren manşetimiz, haftanın 'iz bırakan' haberi oldu. Gerçekten "Herkes şaşkın"...

Merhaba, Geçen hafta, bir "Efsane, gerçek oldu" ve yıllardır konuşulan Bakü-Ceyhan Petrol Boru Hattı'nın inşasına başlandı. Ama bu noktaya kolay gelinmedi. Konu; uğruna savaşlar yapılan "petrol"dü...

Merhaba, Aday listelerinin YSK'ya teslim edilmesiyle seçime bir adım daha yaklaşıldı ama başkentteki tansiyon hâlâ düşmedi. Böyle olunca da son dönemin 'gözde' tabiri "Ankara toz duman" makaleden manşetlere kadar her yerde karşımıza çıkmaya devam ediyor. Ankara'nın havası daha uzun süre düzeleceğe de benzemiyor.

Merhaba, 30 Temmuz'da 449 milletvekilinin oyuyla alınan erken seçim kararının üzerinden tam 40 gün geçti. Milletin sandık başına gitmesine 2 aydan az bir zaman kaldı. Bir türlü sonuç vermeyen "ittifak" telaşından sonra partilerin genel merkezlerine şimdi de "liste ateşi" düştü.

Merhaba, Gazetelerin, siyasetteki gelişmeleri koklamakta zorluk çektikleri, sisli ufuklardan net görüntüler çıkarmakta zorlandıkları günlerde, durumu özetlemek için sıkça kullandıkları bir söz vardır: "Ankara toz-duman" Ancak son günlerde başkentte öylesine hızlı gelişmeler oluyor ki, takip etmeye çalışırken insanın başı dönüyor.

Merhaba, Seçim tarihi kesinleşti, siyasiler yollara düştü ama Ankara'nın ateşi hâlâ düşmedi... Bu hafta da sürmesi beklenen, "Hareketli günler"; seçim tarihi dahil her şeyin değişebileceğini akla getiriyor. Bu anlamda, yazarımız Fuat Bol'un 'siyaset turu' da ilginç bir tablo ortaya çıkardı.

Merhaba, 'Olağanüstü' çalışan Meslis'e endeksli bir haftaydı... TBMM için, 'aşağısı sakal, yukarısı bıyık' olan İş Güvencesi Kanunu'nun, hükümette bir "Çatlak" daha açışını, bir bakanın bazı partilerin müttefik seçişini ve 'haftanın olayı' olarak da "Bir Derviş'in Geçişi"ni izledik. Böylece; Cumhurbaşkanı Sezer'in durdurduğu ilk istifayla başlayan, "Kalbi gitti, kalıbı kaldı" tartışması da, gazetecilerin "beklenen istifayı kaçırmayalım" telaşı da bitmiş oldu.

Merhaba, Geçen haftaki sohbetimizde o gün açılması beklenen Meclis'e bir çağrıda bulunmuş, bütün partilerin siyasi hesapları bir kenara bırakarak belirsizliğin giderilmesi için elinden geleni yapmasını istemiştik.

Merhaba, Defalarca duymuşuzdur: Biz, gücümüzün farkında değiliz... Ve peşinden de kaçınılmaz soru beyninizde yankılanmıştır. Politikacılar böyle bir gücün farkında ise kullanmak için daha neyi bekliyor?..

Merhaba, Biz hiç üzerimize alınmıyoruz ama, gazeteler ve gazeteciler 'güven' konusunda hep eleştirilir. Sızlananların başında da genellikle siyasiler gelir. "Söylemedikleri ve yapmadıkları" şeylerin yazıldığından şikayet ederler hep...