Öcal Uluç

Öncelikle “Allah kolaylık versin” ve “başarı” dileklerimle…

Bana deseler ki; “Yılın spor yazarını seçeceğiz. üç aday söyleme hakkınız var. Kimleri önerirsiniz?..”

Ülkenin en büyük kulüplerinden birinin başkanı Ali Koç diyorsa ki; “İstanbul dışındaki hiçbir takımın bayrağı İstanbul’da asılmamalı. Ben bunu ilk seçildiğimde de söylemiştim, başkanlara. Bizim bayrağımızı, İstanbul’da şampiyon olan takımın bayrağını Eskişehir’de çekiyor muyuz? Trabzon’da, Bursa’da çekiliyor mu? Bu da kendi başına her şeyi deşifre eden bir olaydır. Bunlar o kadar korkak ve akılsız ki bunu bile hesaplayamıyorlar. Zaten her adımları, her kararları şaibe, olay...”

8 Mart, sadece futbolumuzda değil, “Türk sporunda ‘kara’ bir gündür”; kapkara!..

Elbette öncelik başkanlarda, yönetimlerde ve sebep; kötü yönetim… Ama ya iş âlemi ve yerel yönetimler başta, başka sorumlular yok mu; mesela basın?

Kusura bakma Burak Başkan, kusura bakma…

“Ya benim olursun, ya yok olursun” çizgisinde olduklarını göremeyen, anlamayan “Gece yarısı darbecileri” nihayet Galatasaray’ı “kaosun kapısına getirip” bıraktılar!..

Görülecektir ki, yarın hangi yönetim sandıktan çıkarsa çıksın, ‘alacağı oy oranı ve sayısı’ itibarıyla Galatasaray’ın bütünlüğünün sağlanması ve büyük problemlerin altından kalkılması için gerekli olan gücü karşılayamayacaktır!

Hiç yüzleri kızarmıyor, nedeni çok açık; taraftarlarını “Bizim hakkımızdı ama hakemler çaldı” diyerek uyutmak için… Tabii, uyumaya niyetli taraftar bulabilirlerse…

Osman Şenher… Çok sevdiğim, her yazısını “inanarak, güvenerek” okuduğum bir kardeşim, bir meslektaşımdır.

Eğer iki adaydan biri tercih edilecekse, Metin Öztürk’e oy verin ey Galatasaray üyeleri…

İstanbul’da ve “tuttukları kulübü göbeğinde yaşayan” ve de son aylarda gözleri Torrent’e vurmaktan başka bir şeyi görmeyen, dudakları ve dilleri başka şey konuşmayan, dahası “kalemleri başka şey yazmayan” Galatasaray basınının ulemasına soruyorum, “asıl araştırmanız, soruşturmanız, yazmanız ve uyarmanız gereken” gelişme, dün öğle saatlerinde patlayınca, bilmem ki ne yaptınız, ne düşündünüz?..

“Gazetecilik” adına bir türlü anlayamadığım ve de hazmedemediğim bir tablo var, ortada…

​ Bu soruyu kendi kendime sordum ve cevap olarak “Evet” diyemedim ama “Hayır” da diyemedim...

Eskiden “yaptıkları açık haksızlığa, insafsızlığa” kızıyordum, şimdi artık gülüyorum. Zira, “bulmuşlar Torrent’i” vur babam vur…

Ali Koç, 2006'da Aziz Yıldırım'ın başkanlığında Fenerbahçe yönetimine girdikten sonra, camiada hep “başkanlık koltuğuna oturması” özlendi. Ne var ki, rahmetli büyük baba Vehbi Koç’un “freni” yönetimde “asbaşkanlığa kadar yükselen” Ali Koç’un, Aziz Yıldırım’a karşı “başkan adayı olarak seçime girmesini” 2018’e kadar erteledi.

Divan Kurulu Başkanlığı, “aldığı çok önemli ve elzem bir kararı”, daha başta ‘sulandırmak istermişçesine” hatalı bir adımı, karara iliştiriverdi…

“Galiba bir ‘Temiz Eller Araştırması’ şart; bu araştırma yapılmalı ki, ‘Temiz Eller Operasyonu şart mı, değil mi’ ortaya çıksın” başlıklı yazıyı yazmaya başlamıştım...

Sonunda olacağı buydu... “Bu olacağı” Burak Başkan “oldurmamak için” çok uğraştı. “Birilerini korumak için, Galatasaray’ın hem mali hem sportif hem idari olarak ne hâle getirildiğini, belgeleriyle, isimleriyle ortaya koymamak için” elinden geleni yaptı... “Zehir içti, ‘kızılcık suyu’ dedi” ama sonunda olacak oldu. Adnan Polat, Mustafa Cengiz Başkanlara yapılan, ona da yapıldı ve ip koptu!..

Başkanı ile beraber bu MHK gitmezse, sezon sonu “kaç kulüp, ‘sezonun tesciline karşı’ harekete geçecek ve ‘iptal girişiminde’ bulunacak” hesap ediyor musunuz?