Öcal Uluç

Neymiş; “Galatasaray Başkanı Mustafa Cengiz’e ‘Düşman’ diyen Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim, Galatasaray Başkanına hakaret etmemişmiş. Çünkü Mustafa Cengiz ibra edilmemişmiş. Mahkemelere itiraz edip, işi uzatmışmış…”

Şenol Hoca’m; “Ben kamuoyuna hesap veririm” derken, o gazetecilerin “kamuoyu adına” soru sorduğunu çok iyi biliyor olmalısın…

Takılmışız futbolum peşine, federasyon bazında da, kulüpler bazında da milyarlar harcıyoruz; sonrası…

Kimse kusura bakmasın, İtalya ve Galler önünde 180 + 10 dakikada “bir gol bile atamayan” ve de “skordan öte futbol bakımından da bizleri fena hâlde mahcup eden” takım için “Millî Takım” demeye dilim varmıyor, kalemim yazmıyor!..

Galatasaray’ın “eski” yöneticilerinden Sedat Doğan, Futbol Federasyonu Disiplin Kurulunun kendisine verdiği ve Tahkim Kurulunun da onayladığı bir kararı, “kişisel” olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine kadar götürmüş ve davayı kazanarak Türkiye’yi “7.800 avro” tazminat ödemeye mahkûm ettirmiş.

Galatasaray, tarihinin en önemli genel kurullarından birine gidiyor. Hem de “bölünmüş, dağılmış hâlde” gidiyor. Sorun, “kimin seçilmesinde değil”, çok açık ve acı bir tablo var ki ortada; “Kimin neden seçilmesinde?..”

Spor camiası da, Fenerbahçe camiası da artık alıştı, saygıdeğer başkanlarının “böylesi” tepkilerine… Dahası, Spor Teşkilatı ve Federasyonlar da alıştılar…

Evet, kısıtlama olmalıdır ama sayı bakımından değil. A ve genç millî kategorilerinde olma gibi kıstaslardan…

Işın Çelebi "1930'lardaki 'Ateş - Güneş bölünmesini' işaret etmekte" ve "Birlik beraberliği sağlayacak bir başkan ve yönetime ihtiyaç var" demekte çok haklıydı…

Türkiye, EURO 2020’deki İtalya maçına “kazanmak” için mi, “kaybetmemek” için mi çıkacak? Güneş, turnuva öncesi çok önemli olan hazırlık maçlarını çöpe mi attı?

İki spor dalında "biri yurt içi, biri yurt dışı başarılarından dolayı" iki "büyük teknik adamı" ayakta alkışladık…

Bakıyorum, Galatasaray başkan adaylarının hemen hemen tümü gazetelere, TV’lere açıklamalar yapıyorlar; büyük çoğunluğun “birleştiği” iki husus var; “Galatasaray’ı kurtaracağız / Fatih Terim’i baş tacı yapacağız!..”

Hamamcıoğlu, Galatasaray Divan Kurulunu, tarihinde bulunmayan açmazlarla karşı karşıya bırakmış, en sonunda da neredeyse “Liseci takımı ile Mustafa Cengiz ve yönetimine muhalefet edenler derneğinin divan kurulu” hâline getirmişti…

Tamam, onları övelim ama onların ve takımın arkasında dimdik duran 'asıl adamları' yani ‘Başkan'ları yerden yere vuranları ne yapalım?

Haberi okuduğumda inanamadım. "Galatasaray Tüzüğü’ne göre 'Galatasaray'ı temsil eden' Galatasaray Başkanı'na hakaret eden futbolcu için" hem de hiç zaman geçirmeden "gerekeni yaparak, gereken 'en doğru' kararı veren" Galatasaray Başkanı'nı eleştiriyordu, "Galatasaraylılar için 'kutsal olan' o makam için yarışan ve de iddialı olan" Galatasaray Başkan adayı…

Fikret Orman’ın kucağına bıraktığı “kötü mirasın altından kalkmak için” müthiş bir mücadele verdi. “mali durum” gerçekten yürekler acısı idi. Bu mücadelede kan kustu, ‘kızılcık şerbeti içtim’ dedi…

Başkan’ı ve yönetimini ağır bir şekilde itham etmek sana yakıştı mı? Sana verilen desteği nasıl görmezden geldin?

Altı maçta 13 puan kayıpla, "şampiyonluk, hatta ikincilik hesaplarını dibe vurduran" bir Galatasaray vardı…

Aslında, Sergen Yalçın’ın son haftalardaki “bol kepçe ikramı olmasa” şampiyonluk hayali çoktan bitmişti…

Beşiktaş’ın kadrosu rakiplerinden aşağıda mıdır? Eğer öyleyse bunun müsebbibi kimdir?