Prof. Dr. Ramazan Ayvallı

İnsanın, görünür ve görünmez bütün nîmetleri gönderen Allahü teâlâya gücü yettiği kadar şükretmesi kulluk vazifesidir...

“Ma'bed=İbâdethâne”: “İbâdet yapmak için toplanılan yer” demektir. Müslümânların mâbedlerine “Câmi” ve “Mescid” denir...

Târihte ve şimdi görülen, ateist denilen insanlar da, aslında tamâmen tapınma duygusundan mahrûm, yoksun değillerdir!..

İbâdet “Kulluk vazîfelerini İslâmiyetin bildirdiği şekilde yerine getirmek. Allahü teâlânın emir ve yasaklarına uymak” demektir.

O büyük zatlar, talebelerine, evlâdlarından daha çok düşkündürler. Onların talebesine ne yapılsa, hocasına gider. 

“Bir kimsenin kendisini irşâd edecek bir mürşidi yoksa, büyük zâtların (Ehl-i Sünnet âlimlerinin) kitaplarını okusun ve onlara uysun.” 

“Mürşid-i kâmil”, kendinden önceki bir mürşid-i kâmilden feyiz alarak, onun gibi feyiz verebilecek bir kuvvete kavuşan “İslâm âlimi”dir.

Cenâb-ı Hakk’a sonsuz hamd ü senâlar olsun ki, beşeriyeti Peygambersiz, mürşidsiz, muallimsiz, rehbersiz, kılavuzsuz bırakmamıştır.

Lise son sınıf talebesi iken, bir gün dersten çıkmış, öğle namazını kılmak için Bâyezîd Câmiine gitmişti. Nûr yüzlü bir ihtiyâr va’z veriyordu...

Seyyid Abdülhakîm-i Arvâsî hazretlerinin yetiştirdiği Hüseyin Hilmî Efendi’nin başarılarla dolu bir tahsîl hayâtı vardır...

Hüseyin Hilmî Işık Efendi, Türkçe, Arabî, Fârisî, Fransızca, Almanca ve İngilizce dillerinde birçok dilde kitâblar neşretmiştir...

Hüseyin Hilmi Efendi, hayâtı boyunca; insanlarla iyi geçinmeyi, güzel ahlâk sâhibi olmayı, fitnelere karışmamayı tavsiye etmiştir.

Farz namazları kazâya bırakmak büyük günâhtır. İmkânı varken kazâ etmezse, ayrıca büyük bir günâh daha işlemiş olur...

Bir hadîs-i kudsîde “Allahü teâlâ, (Farzla bana yaklaşıldığı gibi, hiçbir şeyle yaklaşılamaz) buyurdu.”

İki cihân saâdetine kavuşmak, ancak ve yalnız, dünyâ ve âhıretin Efendisi olan Muhammed aleyhisselâma tâbi‘ olmağa bağlıdır...

Tarih boyunca, hayâtı doğduğu andan itibâren, en ince teferruâtıyla ortaya konulan zât, şüphesiz ki, Sevgili Peygamberimizdir.

“Mevlid okumak” demek, Resûlullah efendimzin dünyâya gelişini, mi'râcını ve hayâtını anlatmak, onu hâtırlatmak, onu övmek demektir.

Sevgili Peygamberimizin doğumundan önce ve gençlik yıllarında Araplar, alabildiğine bir câhiliyetin içine düşmüşlerdi.

Resûlullah Efendimiz, dünyadaki bütün insanlara Peygamber olarak gönderildi ve Peygamberlerin sonuncusu ve en üstünüdür.

Söğüt ve Domaniç yaylalarına 400 çadır hâlinde yerleşen bir aşîretten, beylik, hânlık (hâkânlık), devlet, cihân imparatorluğu, hattâ hilâfet merkezi meydâna getirilmiştir...