Prof. Dr. Ramazan Ayvallı

1917’de İngilizler Kudüs’e girdiler. Bu İslâm beldesindeki dört asırlık Osmânlı dönemindeki huzûr da maalesef sona ermiştir.

Kudüs, 1517 senesinde, Yavuz Sultân Selîm Hân tarafından Osmânlı topraklarına katıldı. Kânûnî, Kudüs’ün sûrlarını yaptırdı...

Hazret-i Ömer'in Kudüs'ü fethinden sonra, Emevîler devrinde de, Abbâsîler zamanında da, Kudüs’ün îmârına büyük îtinâ gösterildi.

İslâmiyetin ilk yıllarında Müslümânlar, Kudüs’te bulunan Mescid-i Aksâ’ya yönelerek namaz kılmışlardır.

Kur’ân-ı Kerîm’in ifâdesiyle “etrâfı mübârek kılınan” Kudüs’ün, biz Müslümânların kalplerinde çok husûsî bir yeri vardır.

Allahü teâlâ, zulmün her çeşidini harâm kılmıştır, mukaddes dînimiz İslâmda zulüm kesinlikle yasaklanmıştır;

İster insan olsun, ister hayvân olsun, mahlûkların hepsine zulüm yapmak, şiddet uygulamak, İslâmiyette kesinlikle harâmdır.

Zulüm, Allahü teâlânın aslâ râzî olmadığı, İslâmiyete göre en büyük günâhlardan olup düşmâna bile yapılması yasaklanmıştır.

Dünyâ yaratıldığından bu yana, neredeyse insanoğlunun olduğu her yerde, zulüm mevcut olagelmiştir.

Peygamber Efendimiz buyurdu ki: “Hiç şüphesiz Allah, zâlime mühlet verir, yakalayınca da kaçmasına fırsat vermez.”

Zulüm, kimden gelirse gelsin, kime karşı yapılırsa yapılsın mukaddes dînimiz İslâmiyette kesin sûrette harâm kılınmıştır.

Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: “Unutulmuş bir sünnetimi meydâna çıkarana yüz şehîd sevâbı vardır.”

“Farz ve sünnet” ifâdesindeki sünnet, Resûlullah Efendimizin farz olmayarak yaptığı işler demektir.

Bu ayda, Allahü teâlânın râzı olduğu bütün işleri daha çok yapmalıdır; ibâdetleri, daha fazla yapmaya gayret etmelidir.

Salgın hastalıkların yaşandığı bir zamanda maddî durumu iyi olanların mağdur durumdakilere yardımda bulunmaları daha bir değer kazanmaktadır...

"Bu ayda ibâdet ve iyi iş yapabilenlere, bütün sene, bu işleri yapmak nasip olur. Bu aya saygısızlık edenin, günah işleyenin bütün senesi, günâh işlemekle geçer..."

Bugün aslından uzaklaştırılmış, bozulmuş hâlde bulunan Yahûdîlik ve Hıristiyânlıkta da oruç vardı. Hattâ bâtıl, bozuk inançlarda da oruca benzer ibâdetler görülmektedir.

Her fâni gibi, Mehmed Saîd Arvas Hoca da aramızdan ayrılıp, biz sevenlerini öksüz bırakıp irtihâl-i dâr-ı bekâ eylemiştir...

Seyyid Mehmed Saîd Arvâs abimiz, hem baba, hem de anne tarafından Seyyid Fehîm hazretlerinin torunlarından idi...

Her nîmetin hakîkî sâhibi olan Allahü teâlâya şükretmek, insanlık îcâbıdır. Aklın lüzum gösterdiği bir vazîfe, bir borçtur.