Prof. Dr. Ramazan Ayvallı

İslâmiyet, yeryüzünde en çok devlet kurulmasına vesîle olmuştur. Bu en son İlâhî dîn, günümüzde de, başka dînden olan birçok insan tarafından benimsenmektedir...

İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyurdu ki: “Muhbir-i sâdık (sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem) kıyâmet alâmetlerinden her ne haber verdi ise, hepsi doğrudur. Yanlışlık olamaz...”

Hadîs-i şerîflerde, “Kıyâmet”in kopmasından önce, "on büyük alâmet"in çıkacağı bildirilmiştir. Bu alâmetlerden birisi ortaya çıkınca, diğerleri birbiri ardından meydâna gelecektir.

"Erkek karısına uyup, anasına muhâlefet ve isyân eder. Kadınlar kocalarına karşı gelir ve dediklerini yapmazlar. Erkek ile kadınlar arasında harâma/günâha vâsıta olanlar çok olur."

Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: “Mal çoğalıp artmadıkça kıyâmet kopmaz. Öyle ki, zekât verilecek kimse bulunmaz. Birine zekât teklîf edilince, ‘Benim buna ihtiyâcım yok’ der.”

“Kıyâmet vardır. O gün, elbette gelecektir. O gün; göklerin parçalanacağı, yıldızların dağılacağı, yeryüzü ve dağların parçalanacağı ve yok olacağı Kur’ân-ı kerîmde bildirilmektedir..."

Bir “Kıyâmet-i suğrâ (küçük kıyâmet): yani herkesin kendi ölümü” var; bir de “Kıyâmet-i kübrâ (büyük kıyâmet): Cânlıların öldükten sonra tekrar diriltilecekleri gün/zaman/kıyâmet günü” var.

“Allahü teâlâ, bazı kimseleri, insanların ihtiyaçlarını gidermek için yaratmıştır. İnsanlar, ihtiyaçları için onlara başvururlar. İşte bunlar, kabir azâbından emîndirler.”

Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: “Mü’min kabrinde yemyeşil bir bahçe içindedir. Ayın ondördü gibi aydınlatılır. 'Onun için sıkıntılı bir hayât vardır' âyeti, kâfirlerin kabirde görecekleri azâbı bildirir."

Sevgili Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: “İki [büyük] nimet vardır ki, insanların çoğu bunlarda hep aldanır. Bunlar: Sağlık ve boş vakittir.”

Ömür bize bir emânettir. İnsan, yaratılışı icabı hayatı sever, ömrünün uzamasını ister. Ancak, uzun ömür, Hak teâlânın yolunda tüketilmiş ise hayırlıdır.

Süleymân Çelebi, Muhammed aleyhisselâmın diğer Peygamberlerden daha üstün ve son Peygamber olduğunu isbâtlamak için “Vesîletü’n-Necât” isimli “Mevlid” kasîdesini yazmıştır...

Nimetlerin en büyüğü ve en kıymetlisi; Allahü teâlânın Resûller ve Nebîler (aleyhimüsselâm) göndererek İslâmiyeti, ebedî saâdet yolunu göstermesidir.

“Hilye-i Seâdet” yazılarını okuyanlar, Peygamber Efendimizin rûhen ve ahlâkan olduğu gibi, bedenen de hiç eksiksiz ve kusursuz, insanların en güzeli olduğunu anlarlar.

Allahü teâlâ, bir insanda bulunabilecek, görünür-görünmez bütün iyilikleri, bütün üstünlükleri, bütün güzellikleri, habîbi Muhammed aleyhisselâmda toplamıştır.

Seyyid Abdülhakîm-i Arvâsî bin Seyyid Mustafâ Efendi [1281-1362 (m. 1865-1943)], Van vilâyetinin Başkale (Başkal’a) kazâsında doğmuş, Ankara’da vefât etmiş ve Bağlum’a defnolunmuştur.

İslam büyüklerinin hayâtları, nasîhatleri doğru bir şekilde öğrenilir, öğretilir ve yaşanırsa, anarşi, terör, katil, harp, darp, gasp, hırsızlık, hâinlik velhâsıl hiçbir kötülük kalmaz...

Seyyid Tâhâ hazretleri,​ İslâmın güzel ahlâkını yaşamış ve yaymış, Müslümânları hükûmete hizmet, kânunlara itâat etmeye ve herkese iyilik yapmaya teşvîk etmiştir.

Sizlere; Hakkârî ve Vân ulemâsından Seyyid Tâhâ-i Hakkârî (Seyyid-i Büzürg), Seyyid Fehîm-i Arvâsî (Hazret-i Şeyh) ve Seyyid Abdülhakîm Arvâsî hazretlerinden bahsetmek istiyoruz...

Tayin edilen emîre itâat etmemek, onu tayin eden zâta itâat etmemek olur. Bir zât, birini emîr olarak tayin etmişse veya onu kendine vekîl etmişse, ona itirâz, vekîl edene itirâz olur.