Salim Köklü

Hüseyin Hilmi Işık "kuddîse sirrûh" buyurdu ki: “Müslüman dine uyar, günah işlemez; kanunlara uyar, suç işlemez!..”

İslam âlimlerini ve evliya zatları seven ve onların yaşayışlarını örnek alan kimsenin dünyası da ahireti de güzel olur...

Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Allahü teâlânın farzlardan sonra en çok sevdiği iş, bir mümini sevindirmektir.)

​Bu dünya, haramları terk eden için nimet, ibadet eden için ganimet, ibretle bakan için hikmet, manasını anlayan için selamet yeridir.

“İyi anladım ve inandım ki, dünyada rahata ve ahirette sonsuz iyiliklere kavuşmak için, 'Salih Müslüman' olmak lazımdır.”

Ramazan-ı şerif ayının Kur’ân-ı kerîm ile bağlılığı olduğu için, bu ay bütün hayırları ve bereketleri kendinde toplamıştır.

"Bu ay, öyle bir aydır ki, ilk günleri rahmet, ortası af ve mağfiret ve sonu Cehennemden âzâd olmaktır."

"Allahü teâlâ buyurur ki: İstiğfar eden yok mu, onu mağfiret edeyim. İsteyen yok mu, istediğini vereyim, duasını kabul edeyim."

Dünyada mutlu olmak, rahat yaşamak demektir. Ahirette mutlu olmak, Cennete gitmek demektir...

Akıllı insan, herkesle iyi geçinen, dostluk kurabilen kimsedir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: “İyi geçinmek aklın başıdır.”

Âlim ve evliyayı seven, onlarla beraber olur. Onlarla beraber olan, şakî olmaktan, küfürden ve günah işlemekten korunur...

İyi bir Müslüman, münakaşa etmez. Herkesle iyi geçinir. Sabreder, affeder. Bir kalbi incitmekten çok korkar...

“İki nimet vardır ki, insanların çoğu bunların kıymetini bilmeyerek aldanmaktadır. Biri sıhhat, diğeri boş vakittir.”

Müslüman, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri gibi inanır ve fıkıh [ve ilmihal] kitaplarına göre yaşar.

Hadis-i şerifte buyuruldu ki: “Kendisine yumuşaklık verilen Müslüman kimseye, dünya ve ahiret iyilikleri verilmiştir.”

Bir evde kızan, öfkelenen kimse yok ise, orada huzur vardır. Kızan kimse varsa, orada, rahat, huzur ve neşe bulunmaz...

Kalp kırmak gibi büyük günah yoktur... Dünyadan ahirete gidecek insanların en kârlısı, üzerinde kul hakkı olmayanlardır.

Çocuklara iman, Kur’ân ve Allahü teâlânın emirleri öğretilir ve yapmaya alıştırılırsa, din ve dünya saadetine, mutluluğuna ererler.

Her mümin önce imanı, farzları, haramları öğrenmelidir. Bunun için de fıkıh yani ilmihal bilgilerini iyi bilmek gerekir.

Gerek zekât, fıtra, adak ve akika, gerekse sadaka şeklinde yapılan yardımlar, insanı kazalardan, belalardan korur.