Süleyman Özışık

"Selahattin Demirtaş niye hapiste? Bir siyasetçiyi niye hapse atarsınız? Farklı düşünüyor diye. İnsan düşüncesinden dolayı 21. yüzyılda hapse mi atılır Allah aşkına? Bu doğru değildir. Serbest bırakılması lazım. Eline silah alıp gidip birini vursa anlarım ama Selahattin Demirtaş'ın böyle bir eylemi yok."

Erdoğan'ın silüetini gördüğünde dahi septik şok geçiren tiksindirici tiplere rağmen, ortada inkâr edilemez bir gerçek var. Sevmedikleri o adam bu ülkenin çehresini kahramanca bir duruşla değiştirdi, değiştirmeye devam ediyor.

​Bülent Arınç'ın KHK'lılarla ilgili söylediği her yöne çekilebilecek ucu açık sözlerini tartışıyoruz. Arınç'ın ne dediğini hatırlamakta yarar var.

Dün gece CNN Türk'te Ahmet Hakan'ın programına ilişti gözüm. Programda dikkatimi çeken bir diyalog oldu.

​Yoğun bir 20 gün geçirdik. Türkiye'nin dünyaya meydan okuyarak başlattığı Barış Pınarı Harekâtı ve harekâtla birlikte masaya oturup ardı ardına kazandığımız zaferler...

ABD Başkanı Donald Trump'ın Erdoğan'a gönderdiği mektubun üzerinden neredeyse 20 gün geçti.

Türkiye'nin beş gün içinde, dünyanın iki süper gücü olarak bilinen Amerika ve Rusya'yı masaya oturtup istediği sonuçları söke söke alması zafer değilmiş...

Yanlış hatırlamıyorsam ya Marmaray ya da Avrasya Tüneli'nin hizmete açıldığı gündü. Ankara'da olduğum için açılış törenini ekrandan takip ediyordum. O sırada yanıma, bulunduğum mekâna gelen CHP'li bir siyasetçi içeri girdi. Bahsettiğim kişi öyle sıradan bir siyasetçi değil ha...

​Bin kere söyledik, varsın bu da bin bir olsun. Hatta bu kez aptala anlatır gibi anlatalım. Türkiye; Suriye'deki olayların başlamasından itibaren, sınırında bir terör devleti kurulması çabalarına asla razı gelmeyeceğini söyledi mi kardeşim?

Türkiye, Donald Trump denilen manyağın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a gönderdiği mektubu konuşuyor.

Hep söylüyorum, tekrar söyleyeceğim. Bu ülkenin iktidardan ziyade adam gibi bir muhalefete ihtiyacı var kardeşim. Çünkü muhalif diye ortalıkta gezinenlere baktığımızda kumaşlarının 5 para etmediğini görüyoruz. Bakın size iki örnek vereyim.

​Müsaade ederseniz, bugün size Barış Pınarı operasyonu üzerinden bir tablo çizeceğim. Türkiye, 7 düvele rağmen sınırının dibinde kurulmaya çalışılan terör devletini yok etmek için tarihinin en büyük terör operasyonunu yapıyor.

Türk Silahlı Kuvvetleri, terör örgütü YPG'ye yönelik Barış Pınarı Harekâtı'nı başlattı. Terör örgütünün son kalıntılarının temizlenecek olması, içimizde olup yanımızda olmayan hainleri epey rahatsız etti.

Yine aynı şey oldu. Terör örgütünün kökünü kazımak için Fırat'ın doğusuna girme kararı veren Cumhurbaşkanı Erdoğan'a destek veren ne kadar siyasetçi, sanatçı ve gazeteci var ise hepsi linç yemeye başladı. Düne kadar "tapındıkları" Yılmaz Özdil ve Uğur Dündar, "Ülkemin yanındayım, dik dur eğilme" dedi diye iki gündür dünyanın küfrünü, hakaretini yiyor. Aleni bir şekilde, "Sen niye PKK'nın karşısına geçip Erdoğan'ın yanında yer aldın" diyorlar.

​Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Kızılcahamam Kampı'nda yaptığı konuşma bana göre çok kıymetliydi. Bir cerrah hassasiyetiyle, AK Parti'nin içine yerleşen habis urdan nasıl kurtulacağını tane tane anlattı arkadaşlarına...

Doğrusunu isterseniz Türkiye'nin hangi noktaya doğru gittiğini anlamakta güçlük çekiyorum.

Eylül ayının 11'inde "Size bir sır vereceğim" başlığıyla yazdığım yazıda aslında kimsenin dikkatini çekmeyen bir gelişmeye dikkat çekmiştim.

​İstanbul'da yaşanan deprem, depreme dair hazırlıkları yeniden gündeme getirdi. Eğri oturup doğru konuşalım. 1999 depreminin üzerinden yıllar geçmesine rağmen dişe dokunur bir önlem almamışız.

​17/25 Aralık ve 15 Temmuz öncesi gizlice Amerika'ya gidip FETÖ mensupları ile bir otel odasında görüşürler. HDP ile yapacakları ittifakın detaylarını belirlemek için gizlice bir otel odasında buluşurlar.

Nasıl da patır patır dökülmeye başladılar. Terörist sevici Selahattin Demirtaş'ı nasıl da haklı çıkardılar.