Ünal Bolat

“Baba bizi annemize götürsene, onu görmek istiyoruz. Niye bizi annemize götürmüyorsun?”

Komiser de biliyordu beni... Kendisi görevli olarak orada çalışıyor gözüküyormuş...

“Patronun kızı, yurt dışından gelmişti. Arkadaşım Salim ise beni yemeğe dâvet ediyordu...”

“Hem annemi üzmüş zor bir durumda bırakmış, hem de hayatımı tehlikeye atmıştım...”

İki candan arkadaş, birbirlerine sarılarak ağlamaya başlar... Bu ne müthiş duygudur...”

“Ali Ağa’nın yüzü kıpkırmızı olur. Ter su içinde kalır. Gerçekten edep timsali bir insandır.”

Ne demişler: “Nasibindir yer yer gezdiren seni. Akıbet bir gün bu yer, yer seni!”

“Ne zaman çocuğuna aksi davranan bir veli görsem aklıma Akın gelir… Zorla güzellik olmaz...”

​“Fulya'sını, Mehmet'ini düşünürken ölen babanın cesedi, belki de o yılın ilk cesediydi...”

​“Çılgınlıklar, çığırtkanlığa, hoşgörü teklifsizliğe büründü o gece Taksim Meydanı'nda...”

​“Yakın zamanlara kadar katran ve zift ayrı kap ve testilere doldurularak ova köylerine satışa sunulurdu...”

Önümüze ne gelirse kırıp düzleyip yaylada yakmak için eşeğe koymaya hazırlanıyorduk...

“İşe giderken telefonumu çantama koyarken bir de ne göreyim çantada 35 lira vardı...”

​“Düşünün, adam denize gidiyor yanıyor. Acısı bir türlü geçmiyor, günlerce devam ediyor...”

“Süt ve sumak karışımı bir madde, kurşunu vücuttan çıkarabiliyor enteresan değil mi?..”

“Hastalık, dert varsa çare de vardı. Bir gün sağ ökçemin altında derinden bir acı geliyor...”

​“Enişte hasta olan anne ve yaşlı babasının duasını almaya bakıyor gönüllerini hoş tutuyordu...”

“Siz katil değilsiniz. Aksine bir kahramansınız. Tesadüfen polise yardım etmiş oldunuz...”

“Ali daha ilk kelimesini söylerken ağlamaya başlamıştı. Ağlamayla karışık devam etti...”

​“Kapalı televizyonda hayal gibi gördüğüm aynı kız çocuğu, türbede Kur’ân- kerim okuyordu...”