Vehbi Tülek

"Bir velîde, iki çeşit nûr bulunur. Birincisi; rahmet ve şefkat nûru olup, bu nûrla, evliyâlık yolunda bulunmaya müsâid olanları kendisine cezbeder, çeker. İkincisi ise..."

"Eshâb-ı kirâm arasında olan muhârebeleri, iyi sebeblerden dolayı bilmelidir. Bu ayrılıkları, nefsin arzûları, mevki, rütbe, başa geçmek sevgisinden değildi..."

"Sadaka vererek rızkınızı çoğaltınız. Zekât vererek mallarınızı koruyunuz. İktisâd eden, tasarrufa riâyet eden aldanmaz. Tedbirli, düzenli yaşamak, geçimin yarısıdır..."

Birisi Bekr bin Abdullah el-Müzenî'ye kötü sözler söyledi. O ise hiç cevap vermeyip, sükût ile karşıladı. Adam bu sefer, daha da ileri gitmeye başladı!..

Ebû Türâb Nahşebî'nin bir talebesi vardı. Allahü teâlâya olan muhabbetinin çokluğundan, her gün yüzlerce defa kendinden geçip bayılırdı. Ve bir gün...

Şâh İsmâil, Ehl-i sünnet îtikâdını yıkmak istiyordu. Bu gâye ile Anadolu'da sahte şeyhler eliyle bozuk tarikatler kurdurmuştu. Sultan İkinci Bayezîd durumu fark etmişti!..

"Bir sıkıntın olduğu zaman ümîdini kesme. Duâlara icâbet eden Allahü teâlânın fazlından ve lütfundan ümitli ol. Nice sıkıntı ve darlığın peşinden Allahü teâlânın yardımı yetişmiştir."

"Bedenin selâmeti, sıhhati, az yemek; rûhun selâmeti, sıhhati, günâhları terk etmekte; dînin selâmeti, sıhhati ise Peygamber efendimize salât (hayır duâlar) getirmektir."

"Ebedî olarak yaşamak istiyorsanız, Allahü teâlânın emirlerini yapınız, yasaklarından kaçınınız ve cenâb-ı Hakkı devamlı hatırlayınız. Ondan gelenlere râzı olunuz..."

"İnsanların sözlerine değil, işlerine bak! Kendi kendisine faydası olmayan kimseden çok sakınmalıdır. Nerede kaldı ki, onun başkasına faydası olsun..."

Ebû Ali Cürcânî buyurdu ki: "Allahü teâlâya ulaşan en emin yol; bütün iş, hareket ve ibâdetlerde Peygamber efendimizin sünnetine tâbi olmaktır."

Ebû Abdullah Sûfî buyurdu ki: "Bir kimse cümle evliyâya hüsn-i zan etse de içlerinden birine etmese Allah katında hiçbirine hüsn-i zan etmemiş olur."

"Eğer, insanlar velî zâtların kadrini, kıymetini bilip iyice anlayacak derecede olsalardı, herkes karşılaştığı bütün insanlara karşı edebli olurdu..."

Yavuz Sultan Selîm, Mısır seferine giderken, yol üzerinde, ihtiyar bir köylüyü tarlasını sürerken görür. Selâm verir ve; "Dede karnımız aç, yiyeceğin var mı?" der...

Dâvûd bin A'zeb'in bir talebesi onun için bir koyun keser. Talebenin babası, koyunu kestiğini duyunca oğluna kızar!.. Dâvûd bin A'zeb bu durumdan haberdar olur!..

Şeyh Dahmel buyurdu ki: "Sâlihlerle sohbette berâber olup, onlarla sohbet ediniz. Onlar, dünyâ hazîneleridir. Onlarla berâber olmak, ebedî saâdetin anahtarıdır."

Cemâleddîn Çelebi, hiç kızmazdı. Onun bu müsâmahakâr hâlini anlayamayanlar; "İnsanlara karşı bu kadar tahammül ve sabır göstermenin mânâsı nedir?" diye sordular!..

"Allahü teâlâ kalplere ve bedenlere çeşitli musîbetler verir. Bunlar, rızık darlığı, ibâdetlerde gevşekliktir. Bunlardan daha şiddetlisi kalbin katılığıdır."

"Bir kimse bütün kulluk vazîfelerini yerine getirse, fakat mîdesini doldursa hiçbir yere ulaşamaz. Oruç tutsa, başka kulluk vazîfelerinde kusur olsa bile, yine bir yere erişir..."

Hacere Hanım, İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin neslindendir. Ramazan hâricinde çok nâfile oruç tutardı. Tasavvuf yolunda en mükemmel şekilde yetişmişti...