Vehbi Tülek

Sicâh bin Hâris adında bir Hıristiyân kadın, peygamber olduğunu ilan etti. Sicâh, Benî Temîm kabîlesinin reîsi Mâlik'i kendi dînine davet etti...

Bir velînin cenâzesi defnediliyordu. Definden sonra, hoca efendi telkine dururken, Abdullah-ı İsfehânî tebessüm ediyordu! Bir talebesi merak edip sordu!..

Buyurdu ki: "Kulluğun en güzeli, kulun Allahü teâlânın verdiği nîmetler karşısında, şükürden âciz olduğunu bilmesidir..."

Pîr Muhammed Gencevî, bir gün abdest alıyordu. Ayaklarını yıkadığı sırada âniden ileriye uzattı. Sanki bir şeye vurur gibi yapıyordu!..

Âmir bin Amr Medenî, Huneyn'de Resûlullah'ın önünde ceng ediyordu. Âniden alnına bir ok isâbet etti ve çıkan kan göğsüne kadar ulaştı...

Hüseyin bin Ahmed, Aslen Halebli olup, Musul'a gelip yerleşmiştir. Mekke-i mükerremede 912 (m. 1506) senesinde vefât etti...

Bir gün Sırrî-yi Sekatî'ye biri geldi; "Efendim, beni talebeniz Ahmed gönderdi. Rahatsız olduğunu size bildirmemi söyledi" dedi...

Kûfeliler Sa'd bin Ebî Vakkas'ı Halife Hazreti Ömer'e şikâyet ettiler. Bunun üzerine Halife de onun yerine Ammâr bin Yâser'i tayin etti...

Muhammed bin Ka'b, Tabiîn devrinin büyüklerindendir. Bizzat Abdullah İbn-i Abbâs'tan ve Abdullah İbn-i Ömer'den tefsîr dersi almıştır...

Cüneyd-i Bağdâdî, evliyânın büyüklerindendir. 822 (H.207)'de Nehâvend'de doğdu. Bağdat'ta yaşadı ve 911 (H.298) senesinde vefât etti...

Bir çalgıcı vardı. Düğünlerde şarkı söylerdi. Zaman geçti, ihtiyarladı. Artık bir şey kazanamıyordu. Bir dilim ekmeğe muhtaç durumdaydı...

Abdullah bin Gâlib, Tâbiîndendir. Zühd ve verâ sâhibi bir velî idi. Tasavvufta üstün derecelere kavuştu. Cephede savaşarak şehid oldu...

Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretleri, talebesi Abdullah Mekkî'yi Erzincan'a gönderdi. İnsanlar akın akın ziyâretine geliyorlardı...

Habeş hükümdarı Necaşi, Resûl-i Ekrem efendimizin iltifatlarına mazhâr olmuş bir zattır. Cenaze namazını gıyabında Resulullah kıldırmıştır...

Buyurdu ki: "Yükselenler hep güzel ahlâkları sâyesinde yükselmişlerdir. Ahlâkın kemâl mertebesine ancak Muhammed aleyhisselâm yükselmiştir"

Kuzman adında bir kimse vardı. Eshâb-ı kirâm Uhud Savaşına gidince, kadınlar ona "senin bizden farkın yok" dediler. Utanarak, gidip savaşa katıldı...

Bir gün bir zat Hasan Basri hazretlerine gelerek "Aman efendim! Ne olur? Allah için bize bir yardımda bulununuz..." diye yalvarmaya başlar...

Bâlî Sultan, küçük yaşta ilim öğrenmeye başladı. Babası ona, saltanat elbisesi yerine tarîkat abası giydiği için "Abapûş-i Velî" lakabını vermiştir...

Abdülkadir Geylâni hazretleri bir mecliste vaaz ediyordu. Bir anda kubbeyi çınlatan bir ses işitildi. Biri "Allah!" diye feryad ediyordu...

Mekke'de İslâm'la şereflenen Ebû Zer-i Gıfari, kabîlesinin yanına döndü. İlk olarak hanımı Ümmü Zer'i İslâm'a davet etti. O da tereddütsüz iman etti...