Kutbüddîn-i İznîkî "rahmetullahi aleyh", İznik toprağını nurlandıran bir büyük velî. Türbesi, Yeşil Cami'nin hemen karşısındadır. Timur Han, ordusuyla Anadolu'ya geldiğinde, insanlar korkudan koştular bu zata. - Efendim, ne yapalım? Bir kurtuluş yolu gösterin bize. Mübarek derhal kalem kâğıt alıp bir mektup yazdı. Zarfı mühürleyip verdi onlardan birine. - Al bunu. Timur Han'ın ordusuna git. Şu boyda, şu kıyafette bir kumandan olacak. Ona bizden selam söyleyip ver bunu kendisine. - Başüstüne efendim. Adam gidip buldu o kumandanı ve mektubu verdi. Komutan zarfı açıp da "Kutbüddin İznîkî" mührünü görünce irkildi birden. Mektubu büyük bir edeple okudu. Öpüp başına koyduktan sonra döndü o gelene. - Hayhay. Emirleri olur, derhal gideriz. Ordu aynı gün toplandı ve terk etti o toprakları... Son nefeste Allah demek Sevdiği bir gençle sohbet ediyordu bir gün de. Delikanlı arzetti: - Hocam, son nefeste Allah diyebilmek ne güzel değil mi? - Gayet tabii evladım. - Ama bu, herkese nasip olmuyor değil mi? - Maalesef öyle. - Ben ölürken Allah demeyi çok istiyorum. - Ne güzel. Hemen başla öyleyse. - Neye başlayayım hocam? - Allah demeye. - Hocam anlatamadım. Ölürken Allah demek istiyorum ben, şimdi değil. Mübarek güldü. - Evladım, şimdiden demezsen, o zaman nasıl diyebilirsin ki? - Diyemem mi hocam? - Çok zor. Şimdiden demiyen o zaman hiç diyemez. Öyle mi? Neden? - O anda şuur kalkar evladım. Akıl işlemez. Ama sağlığında ağzın Allah demeye alışmışsa, kolay dersin o zaman da. - Anladım hocam. *** Bir genç de sordu bir gün bu zata: - Hocam dualarım kabul olmuyor. Ne yapayım? - Namaz kılıyor musun yavrum? - Eh işte. - Ne demek eh işte? - Yani beş vakti tam kılamıyorum. - Olmaz. Dualarının kabul olmasını istiyorsan, beş vakit namazını tam kılacaksın. Hem de özenerek. Namaz kılmayanın duası kabul olmaz evladım. - Peki hocam, söz. Bundan sonra hiçbir namazımı kaçırmıyacağım.