"Aaa! Bu bizim Ömer!"

A -
A +

Hazret-i Ömer "radıyallahü anh", bir gün şehri gezerken kendisini sevindiren bir hadise oldu. Şöyle ki: Bir sokağa girmişti. Az ilerde çok yaşlı ve safca bir kadıncağız evinin önüne çıkmış, güneşleniyordu. Kızı, Halifeyi farkedince telaşla seslendi içerden: - Anneee! - Ne var kızım. - Çabuk içeri gir! - Neden? - Emîr-ül mü'minîn bu tarafa geliyor. İhtiyar kalkıp içeri girdi. Ancak merak etmişti Emîrin kim olduğunu. Pencereyi açıp bekledi. Halife tam evlerinin önünden geçiyordu ki, tanıdı hazret-i Ömeri. "Aaa, bu bizim Ömer" dedi içinden. Ve seslendi kızına: - Ayşeee! - Buyur anne. "Biz ona Ömer derdik" - Sen Emir geliyor demedin mi? - Evet anne. - Biz ona Ömer derdik. Ne zaman Emîr olmuş? Hz. Ömer işitti bu sözü. Çok hoşuna gitmişti. "Ömer'i kendisine tanıtan kimdir?" diye başını kaldırıp merakla baktı. Pencerede ihtiyarı görünce seslendi: - Doğru dersin ey hatun! Ben, o senin bildiğin Ömer'im işte. Ve yürüyüp gitti. Memnuniyeti yüzünden okunuyordu. "Sen de öleceksin!" Bir gün, Harem bin Hayyân, Veysel Karanî hazretlerini görüp nasihat istedi. O büyük zat buyurdu ki: - Ey Harem, annen baban öldü. Nice Peygamberler öldüler. Allahın Habibi ve hazret-i Ebu Bekir de öldüler. Sonra derin bir nefes aldı. - Aaah! Kardeşim Ömer de öldü. Hz. Hayyân inanamadı. - Hayır efendim, Ömer ölmedi. Buyurdu ki: - Evet, o da bugün öldü. Ey Harem, sen de öleceksin. Şimdiden kendini ölmüş bil. Yakınlarına da ölümü hatırlatarak nasihat eyle. İbni Hayyân üç gün sonra Medîne'ye vardığında sordu ilk rastladığına: - Hz. Ömer öldü mü? - Evet, üç gün önce vefat etti.