Bâyezid-i Bistâmî, Hacca gitti bir sene. Vazifesi bitince gaibten bir ses işitti. Diyordu ki: - Ey Bayezid, anneni ziyaret et! Bu ikaz-ı ilahiyi alır almaz annesinin bulunduğu şehre doğru yola çıktı. Seher vakti o şehre vardı. Annesinin evi önüne geldiğinde, kadıncağız seccadesi üzerinde ona dua ediyordu: - Yâ Rabbi! Garip oğlumu muradına kavuştur! İşte tam bu sırada çaldı kapıyı. Yaşlı kadın seslendi içerden: - Kim o? Dışardan cevap geldi: - Garip oğlun! Sevinçle açtı kapıyı. Ana oğul kucaklaştılar. Sevinçten bir müddet ağlaştılar. Nurlu kadın hasretle baktı oğluna. - Oğlum, çok özlemiştim. Beni sevindirdin. Allah da seni sevindirsin. Ne muradın varsa versin. Anne duası lâzımmış Bâyezid Bistâmî, tasavvufta yükselmişse de, daha yücelere çıkmak istiyor, bir türlü çıkamıyordu. Yıllarca riyazet çekti, kavuşamadı. Sonradan öğrendi niçin yükselemediğini. Meğer "Anne duâsı" lazımmış onun için. Annesinin duasını alır almaz kavuştu özlediği makamlara. Nitekim kendisi buyurur ki: - Bu yolda ne kazandımsa, annemin duasıyla kazandım. *** Bir gün nasihat istediler kendisinden. Şöyle buyurdu: - Günâhlarınıza "Bir defa" tövbe ederseniz, ibâdetlerinize, "Bin defa" tövbe ediniz. - Niçin? diye sordular. Buyurdu ki: - İbadetini beğenmek, sevabını giderir. Marifet neymiş? Başka bir gün nasihat istediler. Buyurdu ki: - Birinin havada uçtuğunu görseniz, marifet zannetmeyin. Sordular: - Peki marifet nedir? - Günâhtan el çekmektir. Ve ekledi: - İslamdan zerre kadar ayrılan kimsede fevkalade bir hal görürseniz, o keramet değildir. - Ya nedir? - İstidraçtır. Bu, kâfirlerde ve günahkârlarda görünür.