Azîz Mahmûd Hüdâyî "rahmetullahi aleyh"

A -
A +

> "Canımız üzüm istedi!" "Üftâde hazretleri", dergâhında bir ara, Talebeyi çağırıp buyurdu ki onlara: (Evlâtlar, tâze üzüm canımız etti talep. Aransa, bulunur mu bu gece vakti acep?) Talebenin kalbinden geçti ki o arada: "Olur mu tâze üzüm bu kış günü ve karda?" Ve lâkin "Azîz Mahmûd" düşündü ki şöylece: "Mâdem hocam istedi, bulmalıyız bu gece." Ve ayağa kalkarak, arz etti ki: (Efendim! Müsâde ederseniz, ben bulup getireyim.) Üftâde hazretleri (Peki, getir!) deyince, Sepetini kaparak, yola düştü hemence. "Çekirge"de, onların bir üzüm bağı vardı. Hızlı adımlar ile yürüyüp bağa vardı. Mevsim "Kış" olduğundan, yağmıştı her yere kar. Baktı, karlar altında kalmış bütün asmalar. Bir asma çubuğunu temizledi karlardan. "Salkım salkım üzüm"ler göründü hemen alttan. (Bu, hocam Üftâde'nin açık bir kerâmeti.) Deyip, o üzümlerle doldurdu o sepeti. Ve onu omuzlayıp, şükreyledi Allah'a. Yine hızlı olarak yöneldi o dergâha. Kuş gibi uçuyordu, omuzunda o sepet. Sanki dünyâ dolusu bulmuş idi bir servet. Az sonra, üzümleri ona arz edecekti. Üstâdının gönlünü pek sevindirecekti. Bir "Allah adamı"nı sevindirmek ne demek? Dünyâları versen de, çok zordur elde etmek. O, bunları düşünüp gidiyorken, bir ara, Âniden düşüverdi derince bir çukura. Çâresizlik içinde çıkmak için o yerden, Kalben yardım istedi "Hazret-i Üftâde"den. O an çukur başında, gördü bir "İhtiyâr"ı. Ki, alini uzatıp, çekti onu yukarı. Çıkınca, o kimseyi göremedi bir daha. Sepeti omuzlayıp, vâsıl oldu dergâha. Üftâde, o gelince buyurdu ki: (Evlâdım! O çukurdan çıkmana sana kim etti yardım?) (Bilmiyorum) deyince, buyurdu ki: (O yerden, El uzatıp çıkmana, "Hızır"dı yardım eden.) > E-mail: abdullatif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com