Şeyh İsa hazretleri, Manisa velîlerindendir. Bir gün, yoldan geçen bir grup kendini bilmez genç, hakaret ettiler bu zata. O hiç cevap vermedi. Onlar devam ettiler hakarete. En sonunda, - Haklısınız, buyurdu. Gençler şaşırdılar. Ve şöyle devam etti: - Ey gençler! Benim Rabbime karşı öyle isyanlarım var ki, sizin söylediğiniz bu kelimeler, beni anlatmaya yetmez. Yani ben, sizin zannettiğinizden de daha zelil ve aşağı bir kulum. Bu sözler karşısında ezildi gençler. - Özür dileyip talebesi olmakla şereflendiler. *** Bir gün sevdikleriyle sohbet ediyordu ki; - Ruhunuzun katili olmayın! buyurdu. Ne tavsiye edersiniz? Sordular: - Ne yapalım hocam? - Onu besleyin. - Ruh nasıl beslenir ki? Bu suale, sualle cevap verdi: - Her gün, üç öğün yemek yiyoruz değil mi? - Evet. - Yemezsek ne olur? - Hasta oluruz. - Daha da yemezsek? - Ölürüz. - İşte ölmemek için nasıl gıdaya ihtiyaç varsa, ruhumuzun da ölmemesi için gıdaya ihtiyacı var. Ruh neden tad alır? - Bedenimiz, topraktan yaratıldığı için, onun gıdası topraktan çıkan şeylerdir. Ama ruh, nurani bir varlıktır. Bedenin gıdasından tad almaz. - Ruh neden tad alır hocam? - Manevi şeylerden. - Onlar nelerdir? - Önce iman etmektir mesela. Sonra namazdır, oruçtur, evliyanın sohbetidir. Sonra ilim, yani İslâmiyeti öğrenmektir. Dahası Kur'an-ı kerim okumaktır. - Gıdası verilmezse ruh ölür mü hocam? - Elbette. - Ruhun ölmesi ne demektir? - Kâfir olmasıdır maazallah. Ve ekledi: - Beden de, ruh da bize emanettir. İkisini de korumakla mükellefiz.