Emîr Sultân hazretleri, mânevî bir işaretle çıktı Medîne'den. Anadola'ya gidiyordu. Gökyüzünde "üç kandil" peydah oldu. Emir Sultân, onları takib ederek yol alıyordu. Yolda bir bey ile ağlu, Onu gördüler. Sohbetini dinleyip çok beğendiler. Özellikle delikanlı hayran oldu. Kalbi, Onun muhabbetiyle doldu. - Efendim, beni de alın yanınıza, diye yalvardı. Gülümsedi mübarek. - Olur evlâdım! Sen de gel bizimle. Onu da alıp bir beldeye vardılar. Az sonra yol ikiye ayrıldı. Biri sağa giderdi, biri de sola. O esnâda, biri gelip akıl verdi. - Şu istikâmete gitmeyin sakın! - Neden? - O yolda bir "Yılan" var ki, iri ve azgındır. Yoldan geçenlere saldırıp öldürüyor. İyi de, "Emîr Sultân"a yol gösteren üç kandil o yolu gösteriyordu. Mecburen girdiler o yola. "Yılan"ın bulunduğu yola yâni. Az gidince gördüler onu. Yılan değil, bir "Ejderha"ydı sanki. Fakat çok sevinçli ve neş'eli görünüyordu hayvan. Sanki şerefli bir misâfir bekliyordu. Korktular. Emir Sultân; - Korkmayın! buyurdu. O da Rabbimizin âciz bir kulu. Hakk'a mutî olana, zarar vermez. ? Yolunuzu bekliyordum Yılan dile geldi o ara. Yüzünü Emir Sultân'a döndürüp; - Safâ geldiniz efendim! dedi. Günlerdir yolunuzu bekliyordum. Kâfilede olanlar, hayret etti. - Bu yılan, insan gibi konuşuyor, dediler. Yola devâm edildi. Talebeden birinin canı "Hurma" istedi. Tam o anda koca bir "hurma ağacı" gördü önünde. Üstelik taptaze ve olgun hurmalar vardı üzerinde. "Bunlar ne zaman oldu?" diye düşünürken, Emîr Sultân, döndü o talebeye: - Canın hurma istemedi mi senin? - Evet efendim. - İyi ya, işte hurma. Ye de şükret Allaha. > E-mail: abdullatif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com