Bir anlık tefekkür!

A -
A +

Sevgili Peygamberimiz bir gün mescid-i şerifte eshabiyle sohbet ediyordu. Az sonra Cebrail aleyhisselam geldi. Bir haber getirmişti Efendimize. Selam verip arzetti: - Yâ Resulallah! Ebu Bekir, bu sabah bir ibadet yaptı ki, yetmiş yıllık ibadete bedeldir. Efendimiz bir şey buyurmadılar. Bilal-i Habeşi'yi çağırıp emrettiler: - Ebu Bekir'i çağır gelsin! - Başüstüne yâ Resulallah. Ve koşup çaldı kapıyı. Hazret-i Ebu Bekir çıktı kapıya: - Buyur yâ Bilal! - Efendimiz seni çağırıyor. - Öyle mi, hemen geliyorum. Acele giyinip çıktı evden. Az sonra mescitteydi. Selam verip oturdu karşılarına. Evde ne yapıyordun? Efendimiz sordular: - Nasılsın yâ Ebâ Bekr? - Elhamdülillah. - Evde ne yapıyordun? - Hiçbir şey. - Bir ibadet yapmıyor muydun? - Hayır yâ Resulallah. - Bir hayır, hasenat? - Yok, hayır. - Peki, kalbinden bir şey geçirdin mi? Hazret-i Ebu Bekir biraz düşünüp arzetti: - Evet yâ Resulallah, bir şey düşündüm. - Ne düşündün? - Cenneti ve Cehennemi. - Nasıl? - Allahü tealanın her ikisini de insanla dolduracağını düşündüm. - Sonra? Kimse yanmasın! - Cehennemin büyüklüğünü ve sayısız insanların burada yanacağını. - Başka? - Cehennemin şiddetini düşündüm. Burada yanacak olan insanların halini tefekkür edip titredim ve bir temennide bulundum. - Nasıl bir temenni? - "Yâ Rabbî!" dedim, "Ahirette benim vücudumu öyle büyük yap ki, Cehennemi yalnız ben doldurayım. Başka kimseye yer kalmasın. Böylece senin takdirin de yerine gelmiş olur ve bütün insanlar Cehennemden kurtulur... Efendimiz sordular: - Neden böyle istedin? - Kimsenin yanmasını istemiyorum yâ Resulallah. Ben yanayım, ama kimse yanmasın. Bunu istedim Rabbimden Efendimiz çok memnun olmuşlardı. Dua buyurdular kendisine.