Bir vahşet tablosu!

A -
A +

Müşrikler, ilk müslümanlardan hınçlarını bir türlü alamıyor, kudurdukça kuduruyorlardı. Ebu Cehil alçağı "Sümeyye Hatun"u kırbaçlarken, bir yandan da ağır hakaretler ediyordu. Ama o vurdukça Sümeyye tevhidi haykırıyordu devamlı: - Lâ ilahe illallah! İşte o zaman çıldırdı kâfir. Çıktı çileden. Mübarek kadının ayaklarına birer urgan takıp, uçlarını iki ayrı deveye bağlattı. Sonrasını tahmin edersiniz. Evet, hayvanları ters istikametlere doğru sür'atle sürdü. Ve dehşetli an! Tüyler ürperten vahşet tablosu! İnsanlığın yüz karası bir çılgınlık! Ama şu imana bakınız ki, vücudu parçalanırken bile çığlık çığlığa aynı kelimeyi haykırıyordu mübarek kadın: - Lâ ilahe illallah! İlk kadın şehit Bu mukaddes kelime, çelik bir kırbaç gibi Ebu Cehil'in yüzünde şakladı. Hazret-i Sümeyye'nin temiz ruhu Cennete uçmuştu. İşte ilk kadın şehit. O şehidler ki, ölüm acısı duymaz, suale çekilmez, cesetleri çürümez. Dahası bilmediğimiz bir hayatla diridirler mezarlarında. Çünkü şehitler ölmez. *** Ve "Ammar" radıyallahü anh. Zalimler, babası, kardeşi ve annesi gözleri önünde öldürülen hazret-i Ammar'ın çıplak vücuduna çelik zırh giydirip, kızgın güneşin altında bekletiyorlardı. Hem de saatlerce. Sıcaktan kızan demirler vücudunu kavuruyor, kemiklerinin iliğini eritiyordu. Eh, böylesi acıya dayanmak mümkün değildi. Bitkin ve çaresizdi Nitekim bayıldı az sonra. Zalimler, "Öldü" diye çekip gittiler. Nice zaman sonra kendine geldi mübarek. Kalan kuvvetini toplayıp binbir zorlukla Resulullahın huzuruna çıktı. Bitkin ve çaresizdi. Zor duyulan bir sesle arzetti: - Yâ Resulallah! Azabın her çeşidini tattık. Ve başladı ağlamaya. Efendimiz, bu çilekeş insanın gözyaşlarını mübarek elleriyle silerken dua ettiler: - Allahım! Ammar sülalesinden hiç kimseye Cehennem azabını tattırma! Müminler bir avuç kadardı o devirde. Üstelik çoğu köle, fakir ve garipti. Azgın müşrikler, bunlardan ellerine geçirdiklerini, önce tehdit ediyorlardı: - Dön dininden! Ama hep aynı cevabı alıyorlardı: - Lâ ilahe illallah! O zaman başlıyordu işkenceler. Hem öyle acılar ki, bir an dayanılası değildi.