"Cehennemi getirin!"

A -
A +

Mahşer günü, Hak teâlâ emreder meleklere: - Cehennemi getirin! Melekler, derhal gidip bu emri Cehenneme bildirirler. Cehennem sorar: - Beni niye çağırıyor? - Seninle küffârın cezâsını verecek. Sen, bunun için yaratıldın. Ve onu, yetmişbin zincirle çekerler. Her zincirde yetmiş bin halka, her halkada, yetmiş bin melek vardır ki, herbiri tek başına dağları devirir. Cehennem, mahşer meydanına bir yıllık mesafededir o vakit. Öyle şiddetli bağırması ve ateş saçması vardır ki, yedi kat gökleri siyah dumana boğar. Bir ara kurtulur meleklerin ellerinden. Gümbürtüsü ve şiddeti, bir yıllık mesâfedeki mahşer meydanından duyulur. Ehl-i mahşer, o vakit korku ile birbirlerine sarılır ve sorarlar: Bu ses nedir? - Bu ses nedir? Denir ki: - Cehennem, meleklerin elinden kurtulmuş, buraya geliyormuş. Bunu duyanların dizlerinin bağı çözülür ve oldukları yere yığılırlar. Peygamberlere bile korku gelir. Her biri Arş-ı âlâya sarılır; - Nefsî! Nefsî!" derler. Yani; - Yâ Rabbî, bugün nefsimden başka birşey istemem! Peygamberimiz mi? O, farklıdır. Ümmetini düşünüp yalvarır: - Yâ Rabbî, ümmetime selâmet ver! O anda Cehennemden öyle korkunç sesler peyda olur ki, insanlar, korkularından yüzleri üzerine kapaklanırlar. O gün, Cenab-ı Hak'tan gayri kimseden ümit yoktur. Ehl-i mahşer, korkusundan kımıldayamayacak haldedirler. Git yerine! İşte o kritik anda, Efendimiz arslan gibi çıkar ortaya ve Cehennemi durdurup kendine tabi kılar. Ve emreder: - Git yerine. Tâ ki, ehlin sana güruh güruh gelsinler. Cehennem boyun büker: - Başüstüne yâ Muhammed! Ve ehl-i mahşerden uzaklaşıp, yerine gider. Ehl-i mahşer rahat bir nefes alır o zaman. Onun bu şefkatini gören mahşer halkı, aynı şeyi söylerler birbirlerine: - Ne merhametli bir Peygamber! Nitekim Hak teala, "Seni, âlemlere rahmet olarak gönderdik" buyuruyor Onun hakkında "sallallahü aleyhi ve sellem"...