Bir velî anlatıyor: Kıyamet günü Mîzan kurulur, ameller tartılır. Bir kimsenin günahı ağır gelir. Melekler o kimseyi Cehenneme götürürler ama birden şaşırırlar. Niye mi? Çünkü kapı kapanmıştır. Koca bir kaya tarafından. - Bu nedir? diye düşünürlerken, taştan ses gelir: - Ey melekler! Onu geri götürün! Sorarlar: - Neden? - Çünkü o, bir gün beni gösterip, "Şu taş şahidim olsun ki, Allah birdir ve Muhammed aleyhisselam Onun hak Peygamberidir." demişti. Taşın şehadetiyle Melekler tereddütte iken hitab-ı ilahi gelir: - Ey melekler! Kulumu geri götürün! Melekler yine sorarlar: - Neden yâ Rabbî? - Onu, bu taşın şehadetiyle affettim. Eee, cenabı Hak, bir "Taş"ın şehadetiyle Cehennemlik bir kulunu affeder de, "Habibinin şefaati"yle affetmez mi? *** Bir de şunu anlattı: Bir Hıristiyan ile bir Müsliman, münakaşa ederler. Her biri kendi dininin hak olduğunu iddia etmektedir. Anlaşamayınca, Müslüman, döner Hıristiyana: - Peki, bir teklifim var. - Nedir? - Ellerimizi ateşe sokalım. - Neden? - Hak belli olsun. - Nasıl yani? - Hangimizin eli yanmazsa, anlarız ki onun dini haktır. Neden yanmamış? Hıristiyan bir müddet tereddüt ettikten sonra mecburen kabul eder: - Peki, razıyım. Ve ateş yakıp, sokarlar ellerini. Fakat o da ne? İkisinin de eli yanmaz. Müslüman hayretler içindedir. Niyaz eder kalbinden: - Ya Rabbi, nedir bu hal? İlham olunur ki: - Senin elin yanmadı, bana olan imanın ve Habibime olan muhabbetinden. Hemen sorar: - Ya onunki? - Onun eli de senin hürmetine yanmadı. Eh, bir gayri müslimin eli, bir "mümin"in hürmetine yanmazsa, Allahü teala, nice günâhkârları "Habibinin hürmeti"ne elbette Cehennemde yakmaz.