Ebu Bekr Ensârî hazretlerine bir grup genç geldi bir gün. Selam verip diz çöktüler. - Bize Efendimizden bahseder misiniz. - Peki gençler. Ve başladı anlatmaya: - Efendimizin mübarek vücudu, çiçekten daha güzel kokardı. Sordular: - Nasıl yani? - Mesela birinin elini tutsa, o el günlerce güzel kokar, bir yerden geçse, güzel kokusu mahalleyi sarardı. - Bir misal verir misiniz? - Hayhay... Bir gün, Enes bin Mâlik'in hânesinde uyuyup terlemişlerdi. Enes hazretlerinin annesi, o terleri, bir çöp ile alıp küçük bir şişeye koyuyordu ki uyanıp sordular: Ne yapıyorsun? - Ne yapıyorsun? - Mübarek terinizden alıyordum yâ Resulallah. - Ne yapacaksın onları? - Esans olarak kullanacağım. Efendimiz tebessüm buyurdular. *** - Peygamberimiz çok da cömertti gençler. - Nasıl yani? - Anlatayım... Medîne'ye bir gayri müslim gelip, Efendimizden dünyalık birşeyler istemişti. Ona, bir koyun sürüsü verdiler ki, koca bir vadiyi dolduruyordu. Bu cömertliği görünce iman edip, koştu kabilesine ve seslendi: - Eeey insanlaar! Hayırdır, ne var? Kabilesi bir anda etrafını sardı. - Hayırdır, ne var? Adam, Efendimizin bu cömertliğini anlattıktan sonra dedi ki: - Koşun! O zata siz de iman edin. - Gittiler mi peki? - Tabii. Bütün kabile imanla şereflendi. *** Bir gün de "Doksanbin dirhem" kıymetinde, bir torba dolusu altın getirdiler Efendimize. - Bir torba altın mı? - Evet. - Peki, ne yaptı onları? - Tamamını eshabına dağıttı. Tam altınlar bitmişti ki, biri daha gelip altın istedi. Buyurdular ki: - Her neye ihtiyâcın varsa, çarşıdan satın al. Ben sonra öderim. Gençler çok duygulanmıştı. - Ne büyüklük! - Evet. Cenab-ı Hak şefaatine kavuştursun. - Amiiin!