"Çok günahkârım"

A -
A +

Aziz Mahmud Hüdai "rahmetullahi aleyh", Osmanlı devleti zamanında yetişen evliyanın büyüklerinden. Bir gün huzuruna bir genç geldi. - Hocam, çok günah işliyorum. Ne yapayım? Şefkatle baktı gence. - O günahları herkesin gözü önünde mi işliyorsun? - Hayır, gizli işliyorum. - Neden? - Başkası görse, utanırım. - Kimse görmüyor mu? - Hayır. - Hiç mi kimse görmüyor? - Hayır hocam. Gizli yapıyorum. Manalı manalı baktı gence. - Peki Allah da mı görmüyor evladım? Ona gizli mi var? Genç şaşırdı. - Allah mı? - Evet, Allah. Gencin benzi kül gibi olmuştu. Sesi titreyerek sordu. - O görür değil mi hocam? - Tabii ya. Ona gizli mi var? Genç kızardı, bozardı ve bir "Eyvaaah" deyip yere yıkıldı. Ayıldığında, o günahlara karşı nefret vardı içinde. Artık istese de yapamazdı o günahları. *** Talebesinden biri, bir gece evinde düşündü kendi kendine: Yarın gidip, "Cehenneme hiç girmemenin yolu var mı?" diye sorayım hocama. O böyle düşünürken çalındı kapısı. Açtığında hocasını gördü eşikte. Buyurun hocam Şaşırdı birden. - Buyurun hocam. Mübarek girdi içeri. - Bana bir şey mi soracaktın evladım? Şaşkınlığından kekeledi - E, e, evet hocam. - Peki, sor bakalım. - Cehenneme hiç girmemenin yolu var mı? - Var tabii. - O nedir hocam? - Ehli sünnet üzere dosdoğru iman etmek. - Onlar hiç mi girmezler Cehenneme? - Hayır, girseler de hamam sıcaklığı kadar bir sıcaklık hissederler. Genç sordu: - Bu doğru imanı nereden öğrenebilirim? - Ehli sünnet alimlerinin kitaplarından. Ve dönüp gitti.