Bu zat, genç bir kimseye, buyurdu ki: (Evladım, Geçirme namazını, budur ilk nasihatım. "Namaz", ruhun gıdası, kalplerin şifasıdır, Hatta bu, Rabbimizin bir emri, yani farzdır. Buna rağmen bir mü'min, namazı kılmıyorsa, Bunun için Rabbinden, korkup utanmıyorsa, Ondan daha hayırsız bir kimse olmaz elbet, O kimse, ahirette pişman olur begayet.) Derdi ki: (Kim beş vakit namazı kılar ise, En büyük sermayenin sahibidir o kimse. Zira namaz kılmamak, çok büyük bir günahtır, Onlar henüz kabirde azaba yakalanır. Kabirdeki mevtalar, yapar ki şu hesabı, "Ah kıyamet kopsa da, bitse kabir azabı." Öyle pişmandırlar ki kabirdeki her mevta, Derler: "Ah biz şu anda bulunsaydık hayatta, Başımızı secdeden kaldırmazdık vallahi, Dünyada yaşıyanlar bilseler bunu bari.") Ne acı gerçektir ki, bunlar dahi ölürler, O feci pişmanlığa bunlar da gömülürler. İşte ey kardeşlerim, pişman olmamak için, Beş vakit farz namazı muhakkak eda edin. Müslüman, namazını kılmalıdır muhakkak, Yoksa mahşer gününde azab görür o mutlak. Bir mü'minin izzeti, "Günahtan kaçınmak"tır, Şerefi, geceleri kalkıp "Namaz kılmak"tır.) Yine bir sohbetinde buyurdu ki: (Ey insan, Dikkat et, ahiretin olmasın sakın ziyan. Dinin emirlerini yapmağa eyle gayret, Zira dünya geçici, ebedidir ahiret. Dünyayı, ahirete niçin tercih edersin? Niçin nefsin peşinden, akılsızca gidersin? Dünya işleri için, geç kılarsın namazı, Hatta Allah korusun, kazaya kalır bazı. Lakin namaz, kazaya kalırsa dünya için, Nefse esir olduğu bellidir o kişinin.) Derdi: (Nasıl yağmurla can gelirse yerlere, "Namaz kılmak" ile de, nur dolar gönüllere. Şu iki şey vardır ki, çok büyük bir ni'mettir, Bu fırsat elde iken, kaçırmamak gerektir. Biri, veli kulların sohbetinde bulunmak, Öbürü, geceleri kalkarak namaz kılmak.) Bir gün de buyurdu ki: (Oğlum, sen ne garipsin, Kulları memnun edip, Rabbi gücendirirsin. Daha mı mühimdir ki sence kulun rızası, Kazaya bırakırsın, onlar için namazı. Her sıkıntıyı aşmak arzu edersen şayet, "Beş vakit namaz"ına, titizlikle devam et.)