Dergâhı terk edip dağa çıktı!

A -
A +

Yûnus Emre, hocası Taptuk Emre'ye otuz yıl hizmet etti. Ama hiç istifade etmediğini vehmetti kendi kendine. Bu üzüntüyle terk etti dergâhı. Çıktı dağlara. Baş açık, yalın ayak dolaşırken iki kişiye rastladı oralarda. Oturup sohbet ettiler. Yemek vakti gelince onlardan biri duâ etti. O anda gökten yemek dolu bir "Tepsi" indi önlerine. Akşama, öbürü duâ etti. Yine bir "Tepsi" indi gökten. Ertesi gün oldu. Sohbet, muhabbet, derken acıktılar. O iki kişi Yûnus'a dönüp; - Sıra sende, dediler. Şimdi de sen duâ et! Ben mi duâ edeceğim? - Ben mi? dedi. Benim duâmla ne yaprak deprenir, ne yemek gelir. - Hayır, duâ edeceksin. Usûlümüz böyle. Mecbûren kaldırdı ellerini. - Yâ ilâhî! Onlar, kimin ismiyle duâ ettilerse, o zâtın hürmetine bir sofra gönder bize! Duâ bitti. Gökten iki sofra indi. Hayretle sordular: - Arkadaş! Hani senin duân kabul olmazdı. Sen, kimin hürmetine duâ ettin? - Önce siz deseniz. - Biz; "Taptuk Emre'ye hizmet eden Yûnus'un hürmetine" diye duâ etmiştik. - Ben de; "Yâ Rabbî! Arkadaşlarım kimin hürmetine duâ ettilerse, o makbul zâtın hürmetine" diye duâ ettim. Bir garip adamsın İçlerinden biri; - Bir garip insansın, dedi. İsmin ne senin arkadaş? Cevâben; - Şaşkın Yûnus! dedi. Ve ayrıldı onlardan. Geri dönüyordu. Ama ne dönüş... Hücrelerine kadar pişmandı dergâhı terk ettiğine. Gelip boylu boyunca uzandı dergâhın eşiğine. Hocasının gözleri görmüyor, el yordamıyla yürüyordu. Dışarı çıkıyordu ki, ayağı bir şeye takıldı. Anlamıştı meseleyi. - Bu, bizim Yûnus mu? diye sordu. Senin yerin kalbimizdir, ne ararsın burada? Ve elinden tutup kaldırdı. İşte "Yûnus", Yûnusluğunu o gün aldı. Yüzyıllar geçtiyse de unutulmadı. > E-mail: abdullatif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com